Günümüzde TV dizilerinin bu kadar popüler olmasının nedeni nedir? Öyle ya bu yeni bir durum değil. TV izleyicisi yaklaşık son 30 yıldır dizilere aşina. Üstelik bunun son on senesine kadar doğru düzgün internet, DVD vb. medyalarda yoktu.
Geçenlerde Empire “50 Greatest TV Shows” yani en iyi 50 dizi listesini yayınladı. Benzer listeler daha öncede farklı sinema / TV dergileri tarafından da (örneğin TV Guide) (1) yayınlamıştı. İşte listenin Top 5’i;
1 – The Simpsons (1989 – devam ediyor)
2 – Buffy The Vampire Slayer (1997 - 2003)
3 – The Sopranos (1999 - 2007)
4 – The West Wing (1999 - 2006)
5 – Lost (2004 – devam ediyor)
Listenin tamamını Empire’ın web sitesinden görebilirsiniz.(2) Bugün TV dizileri hiç olmadıkları kadar popülerler. Hemen herkesin takip ettiği en az bir dizi var.
Hatta izlediğimiz dizilere göre birbirimizi belli kalıp ve zevk ölçülerine yerleştiriyoruz. IT, reklam, halkla ilişkiler sektöründeyseniz ve Lost’u izlemiyorsanız bu bir günah. The Sopranos “old school” (bu da filmde çok kullanılan bir tabir) gelenekçi yapıdaki, Akdeniz kültürü karakteristikleriyle gurur duyan izleyicinin (özellikle erkeklerin) favorisi.
Tanıştığımız insanlarla sohbet kısa sürede dönüp dolaşıp takip ettiğimiz dizilere geliyor. Yani bu, “hangi takımı tutuyorsun?”dan pekte farklı bir soru değil artık. Muhatabımızın verdiği cevaba göre de onu hemen kafamızda konumlandırıyoruz;
“Hımm demek 24’ü izliyor hala. Allahım! Ne banal!” ya da “Demek Futurama ha! İşte benim kafadan. Espri anlayışı gelişmiş biri. Bu kesin Star Wars ve Terminator’den de hoşlanıyordur” ...ve genelde öyle de oluyor.
Benzer zevkler, benzer karakter yapılarının bir işareti değil midir?
Peki günümüzde TV dizilerinin bu kadar popüler olmasının nedeni nedir? Öyle ya bu yeni bir durum değil. TV izleyicisi yaklaşık son 30 yıldır dizilere aşina. Üstelik bunun son on senesine kadar doğru düzgün internet, DVD vb. medyalarda yoktu. Tek eğlencenin TV olduğu dönemlerde bile diziler eğlence dünyasında bu kadar önemli bir gündem maddesi değildi.
Acaba dizi sektöründeki bu gelişmeler, TV’lerin sinema ve DVD sektörüne kaptırdığı (film) izleyici kitlesini yeniden kazanma hamlesi mi? Neden olmasın? Sonuçta büyük bir izleyici kitlesi yeniden ekran başına kilitlenmiş durumda. Üstelik sonuçlar da oldukça tatmin edici.
Yani bir diziyi beğenmezseniz bu size sadece bir ya da birkaç bölümlük bir zaman kaybına malolur. Üstelik başka alternatiflerde (hem de birçok alternatif) sürekli elinizin altında. Tek yapmanız gereken zap yapıp bir diğer diziye geçmek ya da saatini beklemek. Siz sadece dizi izlemek izleyin yeter ki…
Ve yine bunlar sayesinde diziler dizi olmaktan öte büyük bütçeli birer Hollywood yapımına dönüşüyor. Ancak yine aynı sebepten dolayı da izleyicinin büyük beğenisini topluyorlar. Çünkü izleyici, bir dizide bu kadar para harcanması ve böyle bir prodüksiyon hazırlanmasına alışık değil. Gördükleri karşısında izleyicinin ilk tepkisi “Vay bee, amma para harcamışlar bu işe…” oluyor.
Yapılan işe saygı ve hayranlık duyuyor. Tam bu nokta da ikinci önemli şeyden; senaryodan bahsetmek gerek. Günümüz dizilerinin başarısındaki en büyük etkenlerden bir diğeri de hiç kuşkusuz sıra dışı senaryoları. Günümüzün dizi senaristleri, izleyiciyi tekrar TV karşısına çekmek, onu şaşırtmak, etkilemek, şok etmek ve yapıma bağımlı hale getirmek gibi zor bir görevin altından başarıyla kalkmış durumdalar.
Aslında yaptıkları şey, temelde günlük hayatı daha fazla ve daha “olduğu gibi” senaryolarına taşımak oldu. Önceden bunlara pek rastlanmıyordu çünkü TV yöneticileri bazı ahlaki ve toplumsal kaygılara daha hassasiyetle yaklaşıyordu. Irk, din, cinsel tercih, politika gibi konular “açıkça” ifade edilmiyordu.
Geçenlerde Empire “50 Greatest TV Shows” yani en iyi 50 dizi listesini yayınladı. Benzer listeler daha öncede farklı sinema / TV dergileri tarafından da (örneğin TV Guide) (1) yayınlamıştı. İşte listenin Top 5’i;
1 – The Simpsons (1989 – devam ediyor)
2 – Buffy The Vampire Slayer (1997 - 2003)
3 – The Sopranos (1999 - 2007)
4 – The West Wing (1999 - 2006)
5 – Lost (2004 – devam ediyor)
Listenin tamamını Empire’ın web sitesinden görebilirsiniz.(2) Bugün TV dizileri hiç olmadıkları kadar popülerler. Hemen herkesin takip ettiği en az bir dizi var.
Hatta izlediğimiz dizilere göre birbirimizi belli kalıp ve zevk ölçülerine yerleştiriyoruz. IT, reklam, halkla ilişkiler sektöründeyseniz ve Lost’u izlemiyorsanız bu bir günah. The Sopranos “old school” (bu da filmde çok kullanılan bir tabir) gelenekçi yapıdaki, Akdeniz kültürü karakteristikleriyle gurur duyan izleyicinin (özellikle erkeklerin) favorisi.
Tanıştığımız insanlarla sohbet kısa sürede dönüp dolaşıp takip ettiğimiz dizilere geliyor. Yani bu, “hangi takımı tutuyorsun?”dan pekte farklı bir soru değil artık. Muhatabımızın verdiği cevaba göre de onu hemen kafamızda konumlandırıyoruz;
“Hımm demek 24’ü izliyor hala. Allahım! Ne banal!” ya da “Demek Futurama ha! İşte benim kafadan. Espri anlayışı gelişmiş biri. Bu kesin Star Wars ve Terminator’den de hoşlanıyordur” ...ve genelde öyle de oluyor.
Benzer zevkler, benzer karakter yapılarının bir işareti değil midir?
Peki günümüzde TV dizilerinin bu kadar popüler olmasının nedeni nedir? Öyle ya bu yeni bir durum değil. TV izleyicisi yaklaşık son 30 yıldır dizilere aşina. Üstelik bunun son on senesine kadar doğru düzgün internet, DVD vb. medyalarda yoktu. Tek eğlencenin TV olduğu dönemlerde bile diziler eğlence dünyasında bu kadar önemli bir gündem maddesi değildi.
Acaba dizi sektöründeki bu gelişmeler, TV’lerin sinema ve DVD sektörüne kaptırdığı (film) izleyici kitlesini yeniden kazanma hamlesi mi? Neden olmasın? Sonuçta büyük bir izleyici kitlesi yeniden ekran başına kilitlenmiş durumda. Üstelik sonuçlar da oldukça tatmin edici.
Yani bir diziyi beğenmezseniz bu size sadece bir ya da birkaç bölümlük bir zaman kaybına malolur. Üstelik başka alternatiflerde (hem de birçok alternatif) sürekli elinizin altında. Tek yapmanız gereken zap yapıp bir diğer diziye geçmek ya da saatini beklemek. Siz sadece dizi izlemek izleyin yeter ki…
Dediğim gibi dizi konusu TV izleyicisi için yeni bir konu değil. Yeni olan şey, dizilerin günümüzde ortalama bir izleyici hayatında daha fazla yer işgal ediyor oluşu.
Bunun temelde iki önemli nedeni var;
Birincisi yapımcı şirketlerin bu işe daha fazla para harcaması.
İkincisi de senaristlerin başarısı.
Bugün Lost, Battlestar Gallactica, Buffy, Heroes, 24 ve daha birçok dizi, prodüksiyona yapılan yatırımın karşılığını veriyor yapımcı ve yatırımcılarına. Hem de fazlasıyla. Burada görsel efektler, set, dekor tasarımı en büyük bütçe kalemlerini teşkil ediyor.Bunun temelde iki önemli nedeni var;
Birincisi yapımcı şirketlerin bu işe daha fazla para harcaması.
İkincisi de senaristlerin başarısı.
Ve yine bunlar sayesinde diziler dizi olmaktan öte büyük bütçeli birer Hollywood yapımına dönüşüyor. Ancak yine aynı sebepten dolayı da izleyicinin büyük beğenisini topluyorlar. Çünkü izleyici, bir dizide bu kadar para harcanması ve böyle bir prodüksiyon hazırlanmasına alışık değil. Gördükleri karşısında izleyicinin ilk tepkisi “Vay bee, amma para harcamışlar bu işe…” oluyor.
Yapılan işe saygı ve hayranlık duyuyor. Tam bu nokta da ikinci önemli şeyden; senaryodan bahsetmek gerek. Günümüz dizilerinin başarısındaki en büyük etkenlerden bir diğeri de hiç kuşkusuz sıra dışı senaryoları. Günümüzün dizi senaristleri, izleyiciyi tekrar TV karşısına çekmek, onu şaşırtmak, etkilemek, şok etmek ve yapıma bağımlı hale getirmek gibi zor bir görevin altından başarıyla kalkmış durumdalar.
Aslında yaptıkları şey, temelde günlük hayatı daha fazla ve daha “olduğu gibi” senaryolarına taşımak oldu. Önceden bunlara pek rastlanmıyordu çünkü TV yöneticileri bazı ahlaki ve toplumsal kaygılara daha hassasiyetle yaklaşıyordu. Irk, din, cinsel tercih, politika gibi konular “açıkça” ifade edilmiyordu.
Değişen dünya, TV yöneticilerinin bu direnişini kırdı. Kırdı çünkü ayakta kılmak, para kazanmak istiyorlarsa acilen bir şeyler yapmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Tam bu noktada, 1989’da “The Simpsons” yayına başladı. Sonuçlar inanılmazdı. Kaba, görgüsüz, kıt akıllı bir adam; haylaz, saygısız bir evlat ve genel olarak hemen her tür ahlaki değerle alay edilen bu dizinin başarısı yapımcılara aradıkları ışığı göstermiş oldu. Yapmaları gereken tek şey senaristlerin yularlarını biraz gevşetmek ve daha özgür hareket etmelerini sağlamaktı. Öylede oldu. Peki ya sonuç?
Yaratıcı zekanın en güzel örneklerini bugün evlerimizde keyifle izliyoruz. Şaşırıyoruz, etkileniyoruz, şok oluyoruz ve bağımlı hale geliyoruz.
Gerçi bu noktada ufak bir sorun çıktı. Senaristler, kendilerinin sayesinde TV’lerin küllerinden yeniden doğup, palazlanıp, para kırmaya başladıklarını görünce (haklı olarak) zam istediler. Cevap olarak nanik işaretini alınca da greve gittiler ama bu ayrı bir konu…
Comments