Skip to main content

Posts

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia

Tütün Reklamı Yapmıyorlar ki!

Bir İngiliz firması olan Gallaher Group tarafından üretilen Silk Cut, (2000’lerde firma Japanese Tobaco tarafından satın alındı.) 1997’de İngiltere’de başlayan tütün yasağına hazırlanıyordu. Firma, reklamlarında logoyla birlikte mor bir ipek , kuşak ya da bir şekilde mor rengi kullanmaya başladı. Amaçları, logolarında bulunan mor rengini tüketici zihnine yerleştirmek, tüketici zihninde bu renkle anılmaktı. İşe yaradı. Tüketiciler artık mor ipek kumaşı Silk Cut logosuyla, dolayısıyla da markayla özdeşleştirmişlerdi bile. Yasak başladığında, şirket sigaradan ya da Silk Cut markasından hiç söz etmeden sadece mor ipek kumaşları kullanarak otoban billboardları hazırladı. Bir süre sonra yapılan bir araştırmada, tüketicilerin %98’i (nedenini tam söyleyemeseler de) bu ilanlarla Silk Cut arasında bağlantı kurmuştu. Kısacası masum görüntüler (at sırtındaki maskülen bir alfa erkeği, vahşi doğa, kırmızı tonlar ya da mor bir ipek kumaş), biz farkında bile olmadan bilinçaltımızda markayla ba

Devamlı Gülümse Daha Çok Kazan

Gülen yüz, bilinçaltımıza etki ederek onu seçmemizi ya da olaya satış noktasında bakarsak “daha fazla” satın almamızı sağlıyor.  Bilinçaltı mesaj, bir ürün için gözden çıkaracağımız para miktarını bile etkiliyor. Martin Lindstrom buy.ology’de bunu şöyle anlatıyor; İki araştırmacı, 16 milisaniye aralıklarla yani gönüllülerin bilinçli bir şekilde algılayamayacağı bir sürede önlerinden geçirilen gülen ve somurtan yüz görüntülerinin teste katılan deneklerin bir meşrubata verecekleri para miktarını nasıl etkilediğini göstermiş. Denekler yanıp sönen gülen yüz ifadelerini gördüklerinde öfkeli yüz ifadesini izlemeye oranla bardaklarına daha çok meşrubat koymuşlar ve iki katı para ödemeye de hazır olduklarını söylemişler. Araştırmacılar bu duruma “bilinçsiz duygu” adını vermişler. Bunun anlamı şu; denekler anlık duygusal değişimler yaşıyor ama buna sebep olan şeyin ya da duygularındaki değişimin bilincinde değiller. Kısacası gülen yüzler bilinçaltımıza etki ederek onu seçmemizi ya

Hafızamız Neden Zayıfladı?

Lindstrom’un “Buy.ology” kitabından notlar aktarmaya devam; 66 yaşımıza geldiğimizde hepimiz yaklaşık 2 milyon dolayında TV reklamı izlemiş olacağız. Yani 6 yıl boyunca haftanın 7 günü günde 8 saat reklam izlemekten bahsediyorum. 1965’te sıradan bir tüketici izlediği reklamların %34 ’ünü hatırlıyordu. 1990’da bu oran %8 ’e inmiş. 2007’de Ac Nielsen, 1000 tüketici arasında telefonla bir araştırma yapmış. Sonuç şu: Ortalama bir kişi izlediği reklamların %2.21 ’ini anımsıyor. Peki neden? En önemli sebeplerin başında “medya saldırısı” altında olmamız geliyor. İlgimizi çekmeye çalışan o kadar çok şey var ki sonunda beynimiz filtre sistemlerini iyice sıkılaştırıyor, kendini giderek daha çok kapatıyor. Böylece bırakın birkaç gece öncesini, dün ne yediğimizi bile hatırlayamaz oluyoruz.

Pepsi mi Daha İyi Coca Cola mı?

1975’te Pepsi “Pepsi’nin Meydan Okuması” adlı deneyi başlatır. Hem de iyi bir tanıtım kampanyasıyla. Deney basittir. Martin Lindstrom’un Buy.ology kitabından notları paylaşmaya devam; Dünyanın dört bir köşesinde yüzlerce Pepsi görevlisi, alışveriş merkezleri ve süpermarketlerde kurulan bankolarda  masanın başında toplanan meraklı insanlara  üzerinde herhangi bir işaret bulunmayan iki bardak uzatırlar. Bunlardan birinde Pepsi, diğerinde ise tahmin edebileceğiniz üzere Coca Cola vardır. Denekler bardaklardaki kolayı içtikten sonra kendilerine hangisini daha çok beğendikleri sorulur. Pepsi yöneticilerinin beklentisi, sonuçların umdukları gibi çıkması halinde yaklaşık 70 milyar dolarlık Amerikan meşrubat sektöründe Coca Cola’nın hakimiyetine son vermektir. Şirketin pazarlama bölümü sonuçları topladığında bir miktar şaşırsalar da hepsinin yüzleri güler. Çünkü gönüllülerin yarısından fazlası Pepsi’yi Coca Cola’ya tercih etmiştir. Artık herşey bitmiş, savaş kazanılmıştır. Demek ki

Markaların Ölümle Dansı

Martin Lindstrom’un Buy.ology kitabı tam anlamıyla bir “bomba”. Yeni bitirdiğim kitaptan aldığım notları kısa kısa paylaşacağım. İşte bunlardan ilki; Amerika’da piyasaya sürülen her on üründen sekizinin kaderi başarısızlığa mahkum. 2005’te tüm dünya mağazalarının vitrinlerinde ilk kez yer alan 156.000 ürün , piyasaya her üç dakikada bir yeni bir ürün çıktığına işaret ediyordu. IXP pazarlama grubuna göre, dünya çapında her yıl kabaca 21.000 yeni marka piyasaya çıkıyor, ancak bunların %90’ı bir yıla kalmadan raflardan kayboluyor. Tüketici ürünlerinde tüm yeni markaların %52’si ve bireysel ürünlerin %75’i tutunamıyor. Peki buna çare ne? İnsanlara “Artık yeni marka üretmeyin!” diyemeyeceğinize göre markaların satın alma psikolojimizdeki yerini tespit etmek daha iyi bir çözüm. Yani biz hangi markaları nasıl, neden seçiyoruz?’un cevabı önemli. Ya da hangi markaları tercih etmiyoruz’un cevabı. Lindstrom’un buna cevabı; Nöropazarlama (neuromarketing). Nöropazarlama, kısaca beynimiz

Tanrı Facebook’u Korusun

CNN’de gördüğüm birkaç teknolojik gelişmeyi paylaşayım. Teknoloji Çığzedelerin Hizmetinde Kışın TV’den izlerdik çığ haberlerini. Çığda kar kütlesinin içinde kayolan, mahsur kalan insanların dramını. Birçok insan onları bulmak için ellerinde uzun çubuklarla dürterdi karı. Calgary üniversitesi’nde geliştirilen infrared kamera bu duruma önemli bir çözüm olacak gibi görünüyor. Portatif araç, karın içindeki ısı farklılığını gösteriyor, böylece karın içinde kazazedenin tam olarak nerede olduğu vakit kaybedilmeden tespit edilebiliyor.   Google Nexus S Telefonları Yörüngede Google’ın akıllı telefonu Nexus S’in doğumunu kutlamak için 7 tane balonla 7 telefon yörüngeye yollanmış. Bunlar yaklaşık 100.000 feet yükseliğe çıkmış. Bu sayede bazı donanım sensörleri de test edilmiş olmuş. Telefonların 60.000 feet’te çalışması durmuş –ki bu çoğu uçağın çıktığı yükseklikten daha fazla. Ancak düşerken tekrar çalışmaya başlamışlar. Taa ki düşene kadar.. Tanrı Facebook’u Korusun Amerikan askerleri