Skip to main content

Posts

Yeni Medya Düzeni Part I – Dergicilik Nereye Gidiyor?

NTV’nin Yeni Medya Düzeni geçen hafta Harbiye’de gerçekleşti. Oldukça yoğun bir katılım vardı ve sektörden birçok arkadaş ve meslektaşla da buluşma fırsatı bulduk. Açılış konuşmasını Ferit Şahenk yaptı. Şahenk’in konuşmasından aldığım notlar şöyle; (aslında burada herkesin konuşmasından aldığım notları paylaşacağım. Bunlar birebir aynı olmayabilir; benim o konuşmadan anladığım şey de olabilir bunlar. Şimdiden söyleyeyim de sonra yok ben öyle demedim, yok ben bunu kastetmedim olmasın.)  Eveet, gelelim notlara ; Yeni medya neyi sağlıyor ya da yeni medya teknolojilerinin bize faydası nedir? Herşeyden önce tüketicinin farkındalığını “hızlı” ve etkin biçimde artırmamızı sağlıyor. Tarihin gerçekten hızlandığı, hızlı yaşandığı bir dönemde yaşıyoruz. Bir zamanlar akla hayale gelmeyen gelişmeler, yenilikler bugün çok hızlı ve arka arkaya yaşanıyor. Chris Anderson (Wired Magazin) Şimdi biraz Wired dergisi editörü Anderson ve sunumundan bahsedelim. Anderson daha çok yazılı bir medya

Üç Taşınma Bir Yangına Bedeldir Ya da Ömrümü Yedin Digitürk

Aboneliğimi yeni taşındığım adresime naklettirmek için başvurdum. Bunun için yetkili servisin benden 35 TL alacağı söylendi. Telefonla arayıp bu durumu şikayet ettiğimde “tamam, kaç yıllık müşterimizsiniz, sizden alınmayacak” dendi. Ancak akşam eve gittiğimde ne göreyim? Zavallı anacığımdan "yine de" bu 35 TL’yi almışlar. Sineye çekip, içimden iyice bir saydırıp bu olayı tam unuTTUM diyorDUMM... geçen gün müşteri hizmetleri aradı. Benden 35 TL alınıp alınmadığını sordu. "Evet ya alındı" deyince de tamam ilgileneceğiz dendi. Yahu kardeşim, ben bunu sineye çekip unutmuşken madem birşey yapmayacaksın, neden olayı hatırlatırsın da yaramı yeniden depreştirirsin? Her akşam mutlaka en az bir kere 10 saniyeliğine yayınım kesiliyor ve “OPTS’den Kolay Kurulum’dan ayarlarınızı gözden geçirin” gibi bir uyarı çıkıyor. Kabloyu, cihazla bağlantısını vs. herşeyi kontrol ettim. Herşey düzgün görünüyor. OPTS’den kolay kurulum’a girdim (hatta zor yolunu bulup onu da denedim) ama

Sosyal Medya İletişimi

Sosyal medya platformları deyince akla face geliyor tabi (bu arada o kadar aileden oldu ki Zeliş ya da Memo der gibi hitap ediyoruz facebook’a). En çok kullanılan o olduğu için bu ünvan da onun. Peki nasıl oluyor face’de sosyal medya iletişimi? Efendim, öncelikle face dışarıdan bazı uygulamalar yükleyebilmenize olanak tanıyor. Örneğin sitenizde zaten hazır olan bir etkinlik takvimi uygulamanız varsa onu face’e aktarabiliyorsunuz ya da bir “Ürün Galerisi” özelliğini ekleyebiliyorsunuz; böylece face’deki sayfanız daha zengin, kitleniz için daha cazip hale geliyor. Bir de face’in size sunduğu uygulamalar var. Örneğin anket, yorum yazma, foto/video ekleme ya da discussions’lar. Elbette Wall’a bir haber, duyuru (ya da görsel) ekleyerek sayfanın takipçilerine de bilgilendirme yapıyorsunuz. Tüm bunlar pazarlama iletişimi için kullanabileceğiniz çok kullanışlı araçlar. Takipçilerinizin buradan size soru sorması, yorumlarda bulunması (ya da sizin sayfanızda ama kendi aralarında konuşması)

Gambol: You're crazy. Joker: I'm not.

Böyle diyordu filmde Joker; "Hayır, deli değilim". Başkaları aksini düşünse de o gerçekte deli olmadığını düşünüyordu. Hesapçı, kurnaz, belki bir iki tahtası eksik... ama delirmiş? Hayır. Aptallıkla çılgınlık arasındaki ince çizginin farkındaydı Joker karakteri. Peki, biz gerçek hayatta herşeyin ne kadar farkındayız? Yani, düşündüğümüz, istediğimiz şeylerle bize söylenen, yakıştırılan şeyler birbirleriyle ne kadar uyumlu? Biri size örneğin "sabırsız" olduğunuzu söyleyebilir. Peki bu doğru mu? Önemli olan sizin ne düşündüğünüz. Ya da gerçekten öyle mi acaba? Yani biri yine sizin beş para etmez olduğunuzu ya da bir dahi olduğunuzu hatta tanrı (tamam haşa) olduğunuzu bile söyleyebilir. Başkalarının söyledikleri elbette önemli. Çünkü bazen potansiyelimizi bilemeyiz. Çünkü bunun için kendimize biraz fazla "yakınız". Dışarıdan bir göz bunu bizden daha iyi görebilir. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler. Öyle mi acaba? O zaman insan değişmez demek

Düştüm Bir Örümceğin Ağına

Altın Örümcek web ödülleri Doruk Net'in bir projesi olarak başladı ve bilinirlikleri örümcek ağı gibi 8 yıl içinde yavaş yavaş yayıldı sektöre. Bu ödül hem site sahipleri için önemli hem de onu yapan tasarımcı/reklamcı/ajanslar için. Yani herkes nasipleniyor bu işten. Örümceğin özellikle kreatif taraftaki insanlar tarafından sahiplenilmesi ilginç. Yaptıkları bir işin Altın Örümcek kazanması, olimpiyatlarda madalya kazanmak kadar gurur verici onlar için. Yani edindiğim izlenim öyle düşündükleri yönünde. Tabi sonuçta ödülün iyisi kötüsü olmaz. Harcanan zaman, enerji ve emeğin karşılığında alınan her ödül kıymetli. Hele böyle ulusal çapta bir ödül daha da koltuk kabartıcı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ödül töreni Kuruçeşme Arena'da düzenlendi. Peki kim ne kazandı? Öncelikle en iyi web sitesi ödülünü IGOA ekibinin hazırladığı  Vob Nedir?  kazandı. Daha oylama sürecindeyken birşeyler kazanacağı belliydi. Çünkü iyi ve orijinal fikirlerle hazırlanmış bir site. İyi iş hemen kendin

Grip Savaşından Sıcak Haberler

Grip savaşından sıcak haberlerle tekrar karşınızdayız. Ne yazık ki haberler pek iç açıcı değil. Dün akşam vücudumuza bakteriler tarafından başlatılan hain saldırı sürüyor. Az önce aldığımız bir habere göre, ortakulak düşman tarafından ele geçirilmiş durumda. Durum şu an hiç de açıcı değil ne yazık ki. Az önce ortakulağın koridordlarında verdiğimiz kahramanca mücadeleyi kaybettik. Pek çok cesur antikor, bu direnişte yaşamını yitirdi. Dün akşama dönecek olursak, hain mikrop birlikleri tarafından kulağımıza yönelik başlatılan ani ve habersiz saldırıda, bir süre sonra sağ yanağımıza, çene ve diş etlerimize de yönelerek korkunç bir istilaya dönüştü. Sonunda yüzümüzün sağ kısmını ele geçirdiler. Acı dayanılır gibi değil. Ağrı tüm benliğimizi sarmış durumda. Yurtta genel alarm ilan edildi. Sokağa çıkma yasağı dün akşam 21.00’dan itibaren başladı. Bakterilerin fırtına birlikleri adlarına yakışır şekilde hareket ederek sabah dek tüm savunma noktalarımızı biiiir bir ele geçiridiler. Yardı

Artık Sebebini Biliyorum

Bazen tıkanıp kalıyordu öyle garibim. Nedenini kendisi de bilmiyordu. Öööyle kalakalıyordu. Oturuyor, bir yere yaslanıyor geçmesini bekliyordu. Vardı bir sebebi ama bilemiyordu işte. Doktora da gitti garibim ama birşey çıkmadı işte. "Pisikolojik" dediler. Adı da garip bu arada garibimin; "Bent" "Ula Bent de ne?" diye sormuşu Karadenizli komşusu Vedat ilk tanıştıklarında. Vedat marangoz. Uzun burunlu, buğday saçlı, kirpiklerinde her daim sarı talaş tozu (yoksa kirpikleri de mi sarı orasını hiçbirzaman anlayamadı) ama kaşları siyah! Bent deresi varmış köylerinde bir zamanlar. Sonra kurutmuşlar orayı, ilkokul inşa etmişler. İki kez sel yıkmış binayı, ilkinde dört ikincisinde üç yavruyu kaybedince aklı başına gelmiş halkın. Üç katlı ortaokul inşa etmişler onun yerine. Daha sağlam olur diye. Yalnız şu var; hakikaten sel yıkamamış bir daha o binayı. Annesi de yağmurlu bir günde oradan geçerken sel gelmiş yine. Heyecandan sancısı tutmuş kadının. Herkes kaçışı