Skip to main content

Artık Sebebini Biliyorum

Bazen tıkanıp kalıyordu öyle garibim. Nedenini kendisi de bilmiyordu. Öööyle kalakalıyordu. Oturuyor, bir yere yaslanıyor geçmesini bekliyordu. Vardı bir sebebi ama bilemiyordu işte. Doktora da gitti garibim ama birşey çıkmadı işte. "Pisikolojik" dediler. Adı da garip bu arada garibimin; "Bent"

"Ula Bent de ne?" diye sormuşu Karadenizli komşusu Vedat ilk tanıştıklarında. Vedat marangoz. Uzun burunlu, buğday saçlı, kirpiklerinde her daim sarı talaş tozu (yoksa kirpikleri de mi sarı orasını hiçbirzaman anlayamadı) ama kaşları siyah!

Bent deresi varmış köylerinde bir zamanlar. Sonra kurutmuşlar orayı, ilkokul inşa etmişler. İki kez sel yıkmış binayı, ilkinde dört ikincisinde üç yavruyu kaybedince aklı başına gelmiş halkın. Üç katlı ortaokul inşa etmişler onun yerine. Daha sağlam olur diye. Yalnız şu var; hakikaten sel yıkamamış bir daha o binayı. Annesi de yağmurlu bir günde oradan geçerken sel gelmiş yine. Heyecandan sancısı tutmuş kadının. Herkes kaçışırken, birinci sınıflardan birkaç çocuğun yardımıyla bir kenarda doğurmuş bebeği kadıncağız. Bu arada konumuzla alakalı değil ama o gün doğuma yardım eden çocuklardan üçü ömür boyu terapi görmek zorunda kalmış, oğlanlardan biri kadın, bir kızda erkek olmayı seçmiş daha sonra. İşte o gün, çocuklardan biri önermiş bu Bent adını.

Bu hikaye marangoz Vedat'ı öyle sarsmış, zihnini öyle allak bullak etmişti ki ne sorduğunu hatırlayamamıştı bir an. Gözlerini belertip "La havle" çekerek çıkmıştı dükkandan. Bent nefes almaya çalışıyor, göğsü şişip iniyor ama yüzü hala patlıcan moru. Sonra birden gözü yerdeki birşeye takıldı. Kaşlarını çatıp başını eğince yerde bir gazoz kapağı gördü. Eğilip aldı. Üzerinde kırmızı bir hilal sembolü. Kızılay madensuyu sodası. Kapağı elinde evirip çevirirken bir yandan da "Nereden çıktı şimdi bu?" diye düşünüyordu.

Birşey farketti. Rahat nefes alıyordu şimdi. Geçmişti. Kapağı yere bırakınca yine tıkanıp kaldı. Tekrar aldı. Yine rahatladı. Parmakları arasındaki kapağa bakarken birden beyninde bir şimşek çaktı. Daha önceki tıkanmaları geldi aklına. Daha geçenlerde Starbucks'ta otururken böyle olmuş, balık gibi ağzını açıp kapayarak nefes almaya çalışmıştı. O sırada yanındaki masada duran şeyi şimdi hatırlıyordu. Kahrolası bir gazoz kapağı. Yine geçenlerde, akşam evinde oturmuş TV seyrederken birden tıkanmıştı. O sırada önemsemediği bir ayrıntıyı şimdi farkediyordu. Orta sehpanın altında bir bira kapağı vardı.

"AMAN ALLAHIM" diye yüksek sesle düşünüp fısıltıyla mırıldandı. Yerdeki içecek kapaklarına alerjisi vardı. Sebep buydu işte. O sırada komşusu Vedat girdi dükkana. Elinde Eyüp Sabri Tuncer limon kolonyası vardı. Adam durup baktı Bent'e. Daha iyi göründüğünü o da farketmişti. "Geçti mi?" diye sordu. Bent gülümseyerek elindeki soda kapağına baktı. Geçmişti ama daha da önemlisi artık sorunun sebebini biliyordu. Aklına Placebo'nun bir şarkısı geldi; "I know, you love the song but not the singer. I know, you've got me wrapped around your finger"

Comments

Şeker bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım.

Bu arada bugün bloxoo'da günün bloğu olmuşsunuz :)tebrik ediyorum Murat Bey.
Pako Prinna said…
Teşekkür ederim. Ben de bayramınızı kutlarım.

Murat Akçiçek

Popular posts from this blog

KitKat Japonya’da Neden Bir Numara?

KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde Japonlar hemen birşey farketti; “Kitto Katsu”  Japonlar ya da genel olarak Uzakdoğu toplumları uğur, uğursuzluk, lanet konularında hassaslar. Örneğin “4” sayısı. Herhalde Asya kültüründeki en talihsiz sayı 4 . Okunuşu, “si” şeklindedir ve “ölüm” anlamına gelen “şı”ya benzer. Bunun yanında “8” (hachi) sayısı, zenginlik, servet anlamına gelen Çince sözcüğe benzerliğinden dolayı Asya kültürü’nde en sevilen sayıdır . Pekin Yaz Olimpiyatları’nın açılış tarihini hatırlayan var mı? Söyleyelim; 08.08.08 ’de saat tam 08.08.08 ’de. Bu işin avantajları da yok değil. Örneğin Nestle ’nin KitKat çikolatası’nın Japonya’da en çok tercih edilen çikolatalardan biri olduğunu biliyor muydunuz? Bunun nedeni, çikolatanın isminden dolayı uğur getirdiğine inanılması. KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde insanlar hemen birşey farketti. Çikolata’nın ismi “Daima kazan!” anlamına gelen Japonca “Kitto Katsu” sözcüğüne benziyordu. Zamanla öğrenciler arasında,

Nasuh Mahruki Ne Demek?

Nasuh Mahruki’yi herkes az çok tanır; ünlü dağcımız, doğa sporları uzmanı ve AKUT’un kurucusu. Geçen gün İKÜ Önder Öztunalı salonunda bir seminer verdi Mahruki. Semineri İKÜ Etkili İletişim Kulübü oranize etti. Caner, Ecem ve Recep’i kutluyorum, bu kulüp harika iş çıkarıyor. Bunun faydasını ileride görecekler.  Mahruki yeni çıkan kitabını (Kendi Everestinize Tırmanın) da anlattı seminerde, hatta seminerin içeriği de büyük oranda  kitaptandı sanırım. Peki ne anlattı Mahruki? …Şeeey güzel bir soru, çünkü not alsam bile bazı yerlerde anlamakta zorlandım. Mahruki iyi bir dağcı olabilir ama iyi bir anlatıcı olmadığı kesin. Salondaki gençlerin gözlerinin kapanmasını engelleyen yegane şey Mahruki’nin ünü ve sunumunda yer alan dağda bayırda çekilmiş gerçek aktüel görüntülerden oluşan videolardı. Hitabet konusunda çalışması gerek. Şöyle bir etrafıma bakındığımda salonu dolduran gençlerden not tutan kimse göremedim. Herkes sadece izledi. Oysa arada not da alsalar ne güzel olurdu değil mi

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia