Skip to main content

YKM'de Alışveriş Macerası

Geçenlerde Gülnur'la İstanbul Cevahir'deki YKM'den alışveriş yaptık. Biraz uzun sürdü açıkcası. Gezdik, dolaştık (zaten bayanlar gezmek için yaratılmışlar. Onlar, erkeklerde olmayan "dolaşma" genine sahipler). Hal böyle olunca yorulduk tabi. Yine de istediğimiz gibi bir alışveriş oldu sonuçta.

Neyse, kasaya geldik ki acayip bir sıra. Kasadaki kasiyer kız da (ismini vermeyeyim şimdi) yorgunluktan bunalmış, yüzü düşmüş halde (yok muydu bir yardımcı bilemiyorum şimdi) hizmet vermek için "çabalıyordu". Ha, bir de kasalardan biri arızalıydı sanırım, o yüzden üç değil iki kasadan fatura kesilebiliyordu, yani ne alakası var derseniz bilmiyorum işte olanı anlatıyorum.

Ne diyordum, hah "çabalıyordu" diyordum. Tabi o haldeki biri müşterilere nasıl düzgün hizmet verebilirse o kadar işte. Kızımız, aldığımız kravatları dürerek çantaya tıkıştırmaya kalkınca Gülnur "Onları bir kutuya koyamaz mısınız?" dedi. Bizim için maraton koşamaz mısınız? diye sorsa kızın yüzü bu kadar bozulurdu herhalde. Acı içinde çantayı bize uzatıp "yukarıdaki müşteri hizmetlerine götürmeniz lazım" dedi. İyi dedik, aldık bir üst kata çıktık.

Müşteri Hizmetleri için bir köşe ayırmışlar ve orada duruma göre 2 ila 5 kişi (3 gün sonra falan gittiğimde 5 kişi vardı) çalışıyor. Aralarında biri erkek, diğerleri bayan. Durumu anlattık. Erkek görevli bir cana yakın, bir ilgili ki sormayın. Sarkastik bir cümle değil bu sevgili okurlarım. Adam gerçekten çok güzel ilgilendi bizimle. (Tabi bizim gibi düzgün, güzel konuşan, kibar müşteri de bunda bir etken olabilir ki bu ayrı bir yazım konusu...) Kravat için bize çeşitli kutular getirdi, sohbet etti vs. Sonuçta mutlu mesut kravat kutularımızı çantaya koyduk, el ele tutuşup yorgunluktan yalpalayarak çıktık gittik.

Akşam Gülnur telefon etti. Aldığımız şeylerden biri fişte görünüyordu ama çantada yoktu. Haydaa! Neden, nasıl sorgusunun ardından bir ara gidip arabaya baktım; hani koltukların altına falan düşmüştür belki diye. Tabi yoktu. YKM'den çantayla çıkıp doğru arabaya binip oradan da direk Gülnuru eve bıraktığım için başka yerde düşme, unutulma şansı yok. Böylece sevgili yorgun kasiyer kızımızın kutulardan birini çantaya koymadığını anladık.

Ertesi gün (pazar günü), fatura bilgilerini (aldığımız ürünün kodunu vs.) bir kağıda yazıp akşam Cevahir'e uğradım. Alışveriş yaptığımız kasaya giderek durumu anlattım. Beni yine üst kattaki Müşteri İlişkileri bölümüne yolladılar. Oraya çıktığımda geçen ki kibar bey yine oradaydı ama bu kez  öğle yemeğine çıkıyordu, o yüzden ilgilenemedi benimle. Ben de oradaki kızlara durumu anlattım. Az sonra bir bey geldi. ismi Özgür Sezgin Kendisine durumu anlattım. O da bana ilgileneceklerini, ancak pazar günü tüm görevliler olmadığı için ve faturayla birlikte stoklarına vs. bakmaları gerektiği için ertesi gün bu işi çözebileceklerini söyledi.

Şimdi dikkat! Ne yaptı görevli? Çıkarıp bana kartvizitini verdi. Üzerine de dahili telefonunu yazdı. Benden de bir telefon ya da kart istedi. Şimdi, müşterinin sorunuyla o an ilgilenemeyeceksen, o zaman ilgili olduğunu nasıl gösterirsin? İşte böyle;
  1. Kartını verirsin (yoksa zaten başına taşlar düşsün) böylece tüm iletişimlerini vermiş ve "beni istediğiniz zaman arayıp bulabilirsiniz" mesajını vermiş olursun. 
  2. Müşteriden bir kartvizit alırsın (yoksa iletişimlerini yazarsın. Mesela Özgür bey benim kartımın olup olmadığını bilmediğinden önce hemen kaleme kağıda sarılıp bunları yazmaya davrandı.) yani "sizi önemsiyorum, kartım sizde var evet ama ben de sizin kartınızı alayım ki gerektiğinde sizi önce ben arayabileyim" mesajını verirsin.
Aradan bir saat geçmemişti Özgür bey beni arayıp birkaç bilgi verdi, soru sordu. Birşey çözülmemiş olsa da olayı daha iyi kavradığı için mesafe katetmiş olduk. Ertesi gün akşama doğru ben onu aradım (bu kez önce ben davrandım Red Kit.). Kayıp ürünümle ilgili bir gelişme yoktu. Biryerlerden çıkmamıştı ama sorun değildi, bana faturamla gelip aynı ürünü alabileceğimi söyledi. Öyle de yaptık ve sorun çözüldü.

Ne olursa olsun, bir müşteri olarak benimle birebir ilgilenen bir görevlinin olması, benim şikayetimi, problemimi takip etmesi, (bu arada da bana gerek sözleri, gerekse davranışlarıyla hep kibar davranması) ve sonuçta sorunumu çözmesi benim için bir kurumun gerçek imajıdır. Bu adam orada olduğu sürece ben YKM'den alışveriş yaparım. (Müşteri Hizmetlerindeki ismini hatırlamadığım o bey için de geçerli bu).

PS: Genelde bayanlar bu konuda daha iyi olur; daha kibar, naziktirler, ilgilenirler vs. Gariptir ki YKM'de tam tersi; bayan çalışanlar bezgin bekir, erkekleri ise kibar ve yardımsever.

Comments

cindycate said…
buda değişik bir anıymış. İlgiyle okuduk, sonuç çıkarttık mutlu bir şekilde yorum yazdık tşkler.
Tam bir Türkiye klasiği yaşanmış.Hayli ilginç. :-o
Pako Prinna said…
Türkiye klasiği mi? Tam tersine... Eğer sorunum çözümsüz kalsaydı üstüne bir de hem suçlu hem güçlü firma çalışanları tarafından fırça yeseydim o zaman Türkiye klasiği olurdu işte.

Popular posts from this blog

KitKat Japonya’da Neden Bir Numara?

KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde Japonlar hemen birşey farketti; “Kitto Katsu”  Japonlar ya da genel olarak Uzakdoğu toplumları uğur, uğursuzluk, lanet konularında hassaslar. Örneğin “4” sayısı. Herhalde Asya kültüründeki en talihsiz sayı 4 . Okunuşu, “si” şeklindedir ve “ölüm” anlamına gelen “şı”ya benzer. Bunun yanında “8” (hachi) sayısı, zenginlik, servet anlamına gelen Çince sözcüğe benzerliğinden dolayı Asya kültürü’nde en sevilen sayıdır . Pekin Yaz Olimpiyatları’nın açılış tarihini hatırlayan var mı? Söyleyelim; 08.08.08 ’de saat tam 08.08.08 ’de. Bu işin avantajları da yok değil. Örneğin Nestle ’nin KitKat çikolatası’nın Japonya’da en çok tercih edilen çikolatalardan biri olduğunu biliyor muydunuz? Bunun nedeni, çikolatanın isminden dolayı uğur getirdiğine inanılması. KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde insanlar hemen birşey farketti. Çikolata’nın ismi “Daima kazan!” anlamına gelen Japonca “Kitto Katsu” sözcüğüne benziyordu. Zamanla öğrenciler arasında,

Nasuh Mahruki Ne Demek?

Nasuh Mahruki’yi herkes az çok tanır; ünlü dağcımız, doğa sporları uzmanı ve AKUT’un kurucusu. Geçen gün İKÜ Önder Öztunalı salonunda bir seminer verdi Mahruki. Semineri İKÜ Etkili İletişim Kulübü oranize etti. Caner, Ecem ve Recep’i kutluyorum, bu kulüp harika iş çıkarıyor. Bunun faydasını ileride görecekler.  Mahruki yeni çıkan kitabını (Kendi Everestinize Tırmanın) da anlattı seminerde, hatta seminerin içeriği de büyük oranda  kitaptandı sanırım. Peki ne anlattı Mahruki? …Şeeey güzel bir soru, çünkü not alsam bile bazı yerlerde anlamakta zorlandım. Mahruki iyi bir dağcı olabilir ama iyi bir anlatıcı olmadığı kesin. Salondaki gençlerin gözlerinin kapanmasını engelleyen yegane şey Mahruki’nin ünü ve sunumunda yer alan dağda bayırda çekilmiş gerçek aktüel görüntülerden oluşan videolardı. Hitabet konusunda çalışması gerek. Şöyle bir etrafıma bakındığımda salonu dolduran gençlerden not tutan kimse göremedim. Herkes sadece izledi. Oysa arada not da alsalar ne güzel olurdu değil mi

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia