Karşınızda ilk e-book’um; Bir Kapıcının Sıradan Hayatı. Aşağıdaki linkten ücretsiz indirip okuyabilirsiniz. Kitabın sonunda iletişim bilgilerim mevcut, öykülerle ilgili hertür yorum ve eleştrilerinizi bekliyorum.
Scribd.com/Bir Kapıcının Sıradan Hayatı
Biraz kitaptan bahsedeyim; 2008’de uzun bir roman yazmaya ne zamanım ne de enerjim olmadığı (ama birşeyler yazmak, bir hikaye anlatmak için dayanılmaz bir istek duyduğum) o günlerde eski bir dost; Giovanni Guareschi “Don Camillo”suyla imdadıma yetişti.
Fikir basitti; Aynı karakterlerden oluşan farklı kısa öyküler. Eğlenceli, okuması (ve Tanrıya şükür yazması) kolay, yaratıcılığn her seferinde tekrar vites yükseltmek zorunda olduğu kısa öyküler… Guareschi'nin Don Camillosu, İtalya'nın küçük bir köyündeki papaz Don Camillo ve çevresindeki köy halkının öykülerini anlatır. Peki ben neyin öyküsünü yazacaktım?
O günlerde Harbiye’de Photoshop Magazin’de çalışıyordum. Binanın bir de kapıcısı vardı; Nazım ağabey. Nazım ağabey, binanın zemin katında ailesiyle yaşardı. Arada binanın kapısında karşılaştığımızda ya da hava almak için aşağıya indiğimizde karşılaşır, havadan sudan sohbet ederdik. Çok sıkı İddia oynardı Nazım ağabey. Birlikte birkaç kupon yapıp para kazandığımız bile olmuştu.
Nazım ağabey’in o zaman 4 yaşlarında sevimli bir oğlu vardı; Hasan. Bazen o da olurdu yanımızda. Onu sever, onunla oyun oynar ya da haylazlıklarını izlerdik birlikte. Küçük Hasan şimdi cennette ve ben bunları yazarken hala onun o haylaz ama sevimli gülümsemesi gözümün önüne geliyor.
Nazım ağabey’i o gün akşam, işten çıkarken görmüştüm. Akşamın karanlığı yavaş yavaş çökerken binanın önündeki kaldırımda tek başına dikilmiş boş boş yoldan geçen arabalara bakıyordu. Yüzüne bakar bakmaz o “acıyı” gördüm. O keskin acı kelimelerle nasıl tarif edilir bilmiyorum. Evladını yitiren bir babanın (ya da annenin) acısını, dışarıdan ben bu kadar net hissederken ya o adam nasıl birşey yaşıyordu acaba?
O akşam eve gittiğimde birşeyler yazmak için oturdum ama sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O adamı yeryüzünde teselli edebilecek birşey var mıdır?
Zaman ve hafıza... Bu ikili elele verip bazen çok iyi iş çıkarıyorlar. Acıyı katlanır, yaşananları parayla satın alınamaz bir değere dönüştürüyorlar. Sonuçta öykümün kahramanı kapıcı Nezih oldu. Nezih ve çevresindeki insanlar;
Arkadaşları, ailesi. Öyküleri okurken kitabın isminin aksine Nezih’in ya da çevresindekilerin hayatlarının hiç de sıradan olmadığını farkedeceksiniz. Tıpkı benim, sizin hayatlarınız gibi.
Comments