Skip to main content

Indiana Jones'un Şapkası nasıl Hazırlanır?

Genç sanatçılar artık konvansiyonel yöntemlerle teknolojiyi birleştirme sürecinde. Bunun güzelliği, teknolojiyi kullanarak gerçekçi görünen hem de geleneksel yöntemlerle bu gerçekçiliği "hissettiren" çalışmaları görmemizde...

Geçenlerde DVD'de "Kutsal Hazine Avcıları"nın yapım belgeselini seyrediyordum. Bölümün birinde, filmin kostüm tasarımcısı Deborah Nadoolman şen kahkahalarla İndie'nin kıyafetlerini nasıl tasarlayıp hazırladıklarını anlatıyordu;

Deborah, ünlü pasaklı fötr şapka, deri mont kombinasyonunun eskizlerini tamamlayıp beğendirdikten sonra arayışa geçer. Aradıklarını da Paris'te şapka satan bir yerde bulur.

Sonra sıra şapka ve montları filmin atmosferine uyarlamaya gelir. Deborah şapkaları yerlere atıp üstlerinde tepinir. Sandalyeye koyup üstlerine oturur. (Hatta Harrison'da bu eğlenceye katılır.) Son olarak biraz da toz toprak atarak şapkaları Indiana'nın vizyonuna uygun hale getirirler.

Deborah'la yapılmış güzel bir sohbet: 
2009 Global Conference You Are What You Wear: Dr. Deborah Nadoolman Landis.



Aynı şeyler Indie'nin deri montuna da yapılır. Ek olarak Deborah tel bir fırçayı alıp tüm montları birgün boyunca fırçalayarak eskitilmiş havasını güçlendirir. Gülerek bir de not düşüyor; "Sonra bir hafta boyunca ellerimden fırçanın tellerini ayıklamıştım".

20 milyon dolar gibi 80'ler için oldukça büyük bir bütçeyle çekilmiş bir film. Ünlü bir kostüm tasarımcısı... Tüm izleyiciler tarafından filmin kahramanıyla özdeşleştirilmiş başarılı bir kostüm tasarım süreci... Ve bu tasarımcının yüzümüzde tebessüm bırakan çalışma süreci...

Yaklaşık 20 yıldır görsel iletişim dünyasında teknolojik gelişmeler hep itici bir güç oldu. Tasarımların hazırlık platformunu, şeklini, rengini hatta dokusunu belirlemede teknoloji nimetlerinden medet umar hale gelindi.

Elbette bu büyük bir vakit kazancı ve hareket özgürlüğü anlamına geliyor -ki tasarım dünyası bundan da olabildiğince faydalandı. Ancak şu var ki konvansiyonel yöntemlerle yakalanan bazı tad'ları yakalama da teknoloji tek başına yetersiz kalıyor.

İşte son zamanlarda görsel iletişim dünyasında başlayan yeni yöneliş de bu yönde... Gerçek şu ki sanatçılar teknolojiyi kullanma yönünden belli bir doygunluğa ulaşmaya başladılar. Artık tasarım, form, renk, doku yönünden teknolojiyi kullanarak yakalanabilecek en sıra dışı, orijinal işler üretilmiş durumda.

İşte bu noktada sanatçının "daha farklı ve daha özgün" olma isteği kendini belli ediyor. Bugün Zübeyde Arda tarayıcının üzerine yumurta kırıp tarayarak farklı doku arayışlarına giriyor. Candaş Şişman bir illüstrasyonunda bağırsak derisi, kolajlarında çöpleri kullanıyor. Fatih Özdemir ruj, göz kalemi gibi malzemeleri boya malzemesi olarak kullanıyor.


Kısacası genç sanatçılarda artık konvansiyonel yöntemlerle teknolojiyi birleştirme süreci revaçta. Bunun güzelliği, hem teknolojiyi kullanarak daha gerçekçi görünen hem de geleneksel yöntemleri kullanarak bu gerçekçiliği daha çok "hissetiren" çalışmaları görüyor olmamız.

Kanadalı llustrator Isabelle Arsenault şöyle demişti; "Bilgisayarın daha da yoğun kullanıldığı bir zamanda, geleneksel tekniklerle hazırlanan çalışmalar belki daha değerli hale gelecek. Çünkü daha az kullanılan, daha geleneksel ve belki sıra dışı bir uğraş gibi kalacak. Kısacası bekleyip göreceğiz…" Evet, görmeye başladık bile...

Comments

Gökhan said…
Yeni yazılar istiyoruz. Eskidi bunlar. Halk tepkili.

Popular posts from this blog

KitKat Japonya’da Neden Bir Numara?

KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde Japonlar hemen birşey farketti; “Kitto Katsu”  Japonlar ya da genel olarak Uzakdoğu toplumları uğur, uğursuzluk, lanet konularında hassaslar. Örneğin “4” sayısı. Herhalde Asya kültüründeki en talihsiz sayı 4 . Okunuşu, “si” şeklindedir ve “ölüm” anlamına gelen “şı”ya benzer. Bunun yanında “8” (hachi) sayısı, zenginlik, servet anlamına gelen Çince sözcüğe benzerliğinden dolayı Asya kültürü’nde en sevilen sayıdır . Pekin Yaz Olimpiyatları’nın açılış tarihini hatırlayan var mı? Söyleyelim; 08.08.08 ’de saat tam 08.08.08 ’de. Bu işin avantajları da yok değil. Örneğin Nestle ’nin KitKat çikolatası’nın Japonya’da en çok tercih edilen çikolatalardan biri olduğunu biliyor muydunuz? Bunun nedeni, çikolatanın isminden dolayı uğur getirdiğine inanılması. KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde insanlar hemen birşey farketti. Çikolata’nın ismi “Daima kazan!” anlamına gelen Japonca “Kitto Katsu” sözcüğüne benziyordu. Zamanla öğrenciler arasında,

Nasuh Mahruki Ne Demek?

Nasuh Mahruki’yi herkes az çok tanır; ünlü dağcımız, doğa sporları uzmanı ve AKUT’un kurucusu. Geçen gün İKÜ Önder Öztunalı salonunda bir seminer verdi Mahruki. Semineri İKÜ Etkili İletişim Kulübü oranize etti. Caner, Ecem ve Recep’i kutluyorum, bu kulüp harika iş çıkarıyor. Bunun faydasını ileride görecekler.  Mahruki yeni çıkan kitabını (Kendi Everestinize Tırmanın) da anlattı seminerde, hatta seminerin içeriği de büyük oranda  kitaptandı sanırım. Peki ne anlattı Mahruki? …Şeeey güzel bir soru, çünkü not alsam bile bazı yerlerde anlamakta zorlandım. Mahruki iyi bir dağcı olabilir ama iyi bir anlatıcı olmadığı kesin. Salondaki gençlerin gözlerinin kapanmasını engelleyen yegane şey Mahruki’nin ünü ve sunumunda yer alan dağda bayırda çekilmiş gerçek aktüel görüntülerden oluşan videolardı. Hitabet konusunda çalışması gerek. Şöyle bir etrafıma bakındığımda salonu dolduran gençlerden not tutan kimse göremedim. Herkes sadece izledi. Oysa arada not da alsalar ne güzel olurdu değil mi

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia