Skip to main content

Posts

Süper Kahramanlara Saygı

Burada eğlence dünyası tarafından ihmal edilmiş dev bir topluluktan söz ediyoruz. Ticari hacme sahip, önemsedikleri şeylere değer verdiğinizi gösterdiğinizde size bunun karşılığını seve seve vermeye hazır evrensel büyüklükte bir topluluktan.  Bu sene çizgi roman uyarlamalarında bir patlama yaşıyoruz ve daha yaşayacağız da. Bu durum çizgi roman tutkunları için harika bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Öyle ya eskiden yılda bir tane fantastik film olsa mest olan çizgi roman tutkunları bu sene adeta doyacaklar. Geçtiğimiz birkaç yıl da bundan farklı değildi aslında ve öyle görünüyor ki çizgi roman uyarlamalarının beyazperde serüveninde pek çok engel aşılmış görünüyor. Eskiden -kabaca 90’ların sonlarına dek diyelim- bu sadece hayaldi. Hayaldi derken, evet bu tarihe dek yine pek çok çizgi roman uyarlaması hikaye/kahraman beyazperdeye uyarlanmıştı ancak sonuçlar tam bir felaketti. Bunun temelde iki nedeni vardı; 1-Teknik yetersizlikler (özellikle de görsel efekt teknolojisinin ye

Sevgili Yönetmen, Mektubuma Başlarken…

Düşünsenize bugün acaba kaç yönetmen bu durumu yaşıyor? Yani acaba Zeki Demirkubuz, Spielberg, Kim Ki-Duk kaç izleyicisinden tenkit ya da takdir mektubu alıyor?  Aslında daha da önemlisi acaba bugün kaç izleyicinin aklına izlediği filmle ilgili görüş, eleştiri, takdirlerini bir mektup vb ile filmin yönetmenine yollamak geliyor? Size, izleyicileri tarafından Rus yönetmen Andrey Tarkovski’ye Ayna (Zerkalo – 1975) filmi için gönderilen mektuplardan bazılarını sunacağım. Sizin de okuyacağınız üzere bu mektuplardan bazıları oldukça güzel, takdir dolu, bazıları ise öfke ve eleştiri dolu; Leningrad’dan inşaat mühendisi bir bayan izleyici: “Filminiz Ayna’yı izledim. Hem de sonuna kadar. Oysa biraz olsun bir şeyler anlayabilmek, filmdeki kişileri, olayları, anıları bir şekilde birbirine bağlayabilmek için samimiyetle kendimi zorlamaktan daha ilk yarım saatte başıma ağrılar girmişti. Biz zavallı seyirciler iyi, kötü hatta genelde çok kötü filmler izleriz; bazen vasat da olabilirler, b

250 Kez Tekrar Edilen Replik

Burada asıl önemli nokta şu; belli bir tekrardan sonra artık “ezberleme” aşaması bitiyor; karakterle bütünleşme, “o” olma ve karaktere ruh katma aşaması başlıyor. James Lipton’ın sunduğu ve 1994 yılından beri yayın hayatını sürdüren Inside The Actors Studio sinema dünyasına emek vermiş konuklarıyla harika bir TV programı. Konuklarından biri de Sir Anthony Hopkins’di. Hopkins’in programa bu ikinci konuk oluşuydu; yaklaşık 10 yıl önce bir kez daha konuk olmuş ünlü oyuncu. Hopkins’in repliklerini ezberleme tarzı üzerine daha önce birkaç yerde daha bazı şeyler duymuştum. Ancak bunların söylenti mi, abartı mı yoksa doğru mu olduğunu bilmiyordum. Buna göre Hopkins her repliğini 250 kez tekrar edermiş. Kısa ya da uzun tüm repliklerini... Ve Lipton sohbet esnasında ünlü oyuncuya bu konuyu sorduğunda ünlü oyuncu bunun doğru olduğunu söyledi. Peki neden 250? Bunun yanıtını Hopkins’de bilmiyor ama böyle bir sistem geliştirmiş kendince. İşi oyunculuk olan, bu işten para kazanan bir insan

Sahip Olduk Dibe Vurduk

Dövüş Kulübü şu temel fikri bize söyler; “Sahip olduklarımız bizim sahibimizdir.” İletişim çağında iletişimden kopuk yaşayan birey “sahip olma” güdüsüyle evindeki boşluğu doldururken kalbindeki boşluğu bir türlü dolduramaz. 18 Mart 1980’de hayata veda eden Erich Fromm, Freud psikanalizini geliştiren en önemli birkaç düşünürden biriydi. Şöyle diyor Fromm; “Eğer sahip olmak, maddesel açıdan zenginleşmek mutlu kılsaydı, bütün batı toplumlarının buna ulaşmış olmaları gerekirdi. Ama kazanmak, sahip olmak, daha fazla tüketmek, gerçekte kendisine ve çevresine yabancılaşmış insanların korkularını ve bunalımlarını gizlemekte kullandıkları bir araçtır.”(1) Maddesel açıdan bir şeylere sahip olmanın mutluluğa sahip olmakla eşdeğer olmadığını vurgulayan bir başka kişi de Amerika’lı yazar Chuck Palahniuk’du. Palahniuk üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra bir süre bir kamyon şirketinde tamirci olarak çalışır.(2) Bu arada Project Mayhem (Kargaşa Projesi) adlı kısa bir hikaye yazar. Bu hika