Skip to main content

Posts

Düştüm Bir Örümceğin Ağına

Altın Örümcek web ödülleri Doruk Net'in bir projesi olarak başladı ve bilinirlikleri örümcek ağı gibi 8 yıl içinde yavaş yavaş yayıldı sektöre. Bu ödül hem site sahipleri için önemli hem de onu yapan tasarımcı/reklamcı/ajanslar için. Yani herkes nasipleniyor bu işten. Örümceğin özellikle kreatif taraftaki insanlar tarafından sahiplenilmesi ilginç. Yaptıkları bir işin Altın Örümcek kazanması, olimpiyatlarda madalya kazanmak kadar gurur verici onlar için. Yani edindiğim izlenim öyle düşündükleri yönünde. Tabi sonuçta ödülün iyisi kötüsü olmaz. Harcanan zaman, enerji ve emeğin karşılığında alınan her ödül kıymetli. Hele böyle ulusal çapta bir ödül daha da koltuk kabartıcı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ödül töreni Kuruçeşme Arena'da düzenlendi. Peki kim ne kazandı? Öncelikle en iyi web sitesi ödülünü IGOA ekibinin hazırladığı  Vob Nedir?  kazandı. Daha oylama sürecindeyken birşeyler kazanacağı belliydi. Çünkü iyi ve orijinal fikirlerle hazırlanmış bir site. İyi iş hemen kendin

Grip Savaşından Sıcak Haberler

Grip savaşından sıcak haberlerle tekrar karşınızdayız. Ne yazık ki haberler pek iç açıcı değil. Dün akşam vücudumuza bakteriler tarafından başlatılan hain saldırı sürüyor. Az önce aldığımız bir habere göre, ortakulak düşman tarafından ele geçirilmiş durumda. Durum şu an hiç de açıcı değil ne yazık ki. Az önce ortakulağın koridordlarında verdiğimiz kahramanca mücadeleyi kaybettik. Pek çok cesur antikor, bu direnişte yaşamını yitirdi. Dün akşama dönecek olursak, hain mikrop birlikleri tarafından kulağımıza yönelik başlatılan ani ve habersiz saldırıda, bir süre sonra sağ yanağımıza, çene ve diş etlerimize de yönelerek korkunç bir istilaya dönüştü. Sonunda yüzümüzün sağ kısmını ele geçirdiler. Acı dayanılır gibi değil. Ağrı tüm benliğimizi sarmış durumda. Yurtta genel alarm ilan edildi. Sokağa çıkma yasağı dün akşam 21.00’dan itibaren başladı. Bakterilerin fırtına birlikleri adlarına yakışır şekilde hareket ederek sabah dek tüm savunma noktalarımızı biiiir bir ele geçiridiler. Yardı

Artık Sebebini Biliyorum

Bazen tıkanıp kalıyordu öyle garibim. Nedenini kendisi de bilmiyordu. Öööyle kalakalıyordu. Oturuyor, bir yere yaslanıyor geçmesini bekliyordu. Vardı bir sebebi ama bilemiyordu işte. Doktora da gitti garibim ama birşey çıkmadı işte. "Pisikolojik" dediler. Adı da garip bu arada garibimin; "Bent" "Ula Bent de ne?" diye sormuşu Karadenizli komşusu Vedat ilk tanıştıklarında. Vedat marangoz. Uzun burunlu, buğday saçlı, kirpiklerinde her daim sarı talaş tozu (yoksa kirpikleri de mi sarı orasını hiçbirzaman anlayamadı) ama kaşları siyah! Bent deresi varmış köylerinde bir zamanlar. Sonra kurutmuşlar orayı, ilkokul inşa etmişler. İki kez sel yıkmış binayı, ilkinde dört ikincisinde üç yavruyu kaybedince aklı başına gelmiş halkın. Üç katlı ortaokul inşa etmişler onun yerine. Daha sağlam olur diye. Yalnız şu var; hakikaten sel yıkamamış bir daha o binayı. Annesi de yağmurlu bir günde oradan geçerken sel gelmiş yine. Heyecandan sancısı tutmuş kadının. Herkes kaçışı

Yok Daha Neler!

İş, ikili ilişkilerle yürürmüş. Aramak gerekiyormuş. Yüzyüze konuşma imkanı varsa telefonda konuşmamak, telefonla konuşma imkanı varsa maille falan yazışmamak gerekiyormuş. Telefonda gülümseyerek konuştuğunda, karşıdaki seni göremese bile bunu anlayabiliyormuş. Bu da kurulan iletişimin çok daha güzel ve başarılı geçmesini sağlıyormuş. Karşımızdakini dinlerken "ekstra" bir dikkatle dinlemek, bazı detayları daha hızlı ve iyi anlamamızı sağlıyormuş. Dahası, karşımızdaki kişi de bizim bu dikkatimizi, gösterdiğimiz özeni farkediyormuş. Böylece insanların saygısını kazanıyormuşuz. Başarılı ve kaliteli insanlarla tanışmak, arkadaşlık kurmak önemliymiş. Bu ilişkiler hem özel hayatımız hem de iş hayatımızda daha başarılı ve huzurlu olmamızı sağlıyormuş. Konuşurken karşımızdakinin gözlerinin içine bakarak konuşmak çok önemliymiş. Bu başta insana biraz zor gelse de kısa sürede kazanılabilen bir alışkanlıkmış. Meğer düşünceler ve huylar bitkiler gibiymiş. Sulayıp besledikçe büyür