Skip to main content

Posts

Joker Üzerine Notlar

Joker, Harvey Dent’le hastanedeki sahnelerinde hesapsızlıktan, plansızlıktan dem vuruyordu. Joker’in kaos ve anarşiyi öven, ajitasyon ve manipülasyon yüklü konuşması Dent’i “İki Yüz” karakterine dönüştürdü.  Joker’in yüzündeki yarayla ilgili anlattığı hikayelerden biri de karısıyla ilgilidir. Bu hikaye, Batman çizgiroman serilerinden birinde (Batman – The Killing Joke) (1) geçen bir hikayedir ve burada Joker karakterinin orijini anlatılır. Joker’in bir zamanlar nasıl iyi kalpli bir adam olduğu, nasıl bir dönüşüm geçirdiği anlatılır. Albüm muhteşem; çizgiroman meraklılarına tavsiye ederim. Aslında bu ayrıntı bile başlı başına Nolan kardeşlerin senaryo aşamasında bu işe ne kadar önem verdiklerini, işlerini ciddiye aldıklarını dahası işlerini ne kadar severek yaptıklarını gösteriyor. Joker bir anarşist... Alfred’in de dediği gibi “Bazıları sadece dünyanın yanışını izlemek ister”. Ölümden korkmuyor Joker; hatta bunu istiyor bile denebilir. Peki ama neden? Cehennem Silahı’nda

Sinemayla Bu Bağımız Neden?

Zaten robotik bir hayat yaşamıyor oluşumuz, medeniyetimizin sürekli çalkantılar yaşaması, ne kadar durağanlıktan uzak, gelişmeye ve yeniliklere açık bir canlı türü olduğumuzu göstermiyor mu? Örneğin maymunlar aleminde son 50 yıl’da yaşanmış büyük bir toplumsal olaydan söz edebilir miyiz?  Sinemanın insan ve toplum yaşamı üzerinde gerçekten büyük bir etkisi var. Aynı şekilde insan ve toplumsal hayatın da sinema üzerinde. Bu aslında “yumurta ve tavuk” hikayesiyle aynı; iki açıdan da doğru. Hayatımızda yer alan iyi/kötü her şey sinema için bir malzeme. Sinema bu malzemeyi alıp bize geri izletiyor. Yani aslında biz zaten gördüğümüz/oynadığımız bir filmi tekrar izliyoruz. Kulağa pek hoş gelmiyor değil mi?  Peki o zaman neden bunu yapmaya devam ediyoruz? Neden cebimizdeki parayı filmlere yatırmaya, sinema önlerinde kuyruklarda beklemeye, bu endüstriyi doğumhane önünde çocuğumuzu bekler gibi takip etmeye devam ediyoruz? Belki de bunun cevabı sinemanın bize bir kokteyl sunması. Orta

Dizi Kuşağının Yeniden Doğuşu

Günümüzde TV dizilerinin bu kadar popüler olmasının nedeni nedir? Öyle ya bu yeni bir durum değil. TV izleyicisi yaklaşık son 30 yıldır dizilere aşina. Üstelik bunun son on senesine kadar doğru düzgün internet, DVD vb. medyalarda yoktu. Geçenlerde Empire “50 Greatest TV Shows” yani en iyi 50 dizi listesini yayınladı. Benzer listeler daha öncede farklı sinema / TV dergileri tarafından da (örneğin TV Guide) (1) yayınlamıştı. İşte listenin Top 5’i; 1 – The Simpsons (1989 – devam ediyor) 2 – Buffy The Vampire Slayer (1997 - 2003) 3 – The Sopranos (1999 - 2007) 4 – The West Wing (1999 - 2006) 5 – Lost (2004 – devam ediyor) Listenin tamamını Empire’ın web sitesinden görebilirsiniz . (2) Bugün TV dizileri hiç olmadıkları kadar popülerler. Hemen herkesin takip ettiği en az bir dizi var. Hatta izlediğimiz dizilere göre birbirimizi belli kalıp ve zevk ölçülerine yerleştiriyoruz. IT, reklam, halkla ilişkiler sektöründeyseniz ve Lost’u izlemiyorsanız bu bir günah. The Sopranos “o

Süper Kahramanlara Saygı

Burada eğlence dünyası tarafından ihmal edilmiş dev bir topluluktan söz ediyoruz. Ticari hacme sahip, önemsedikleri şeylere değer verdiğinizi gösterdiğinizde size bunun karşılığını seve seve vermeye hazır evrensel büyüklükte bir topluluktan.  Bu sene çizgi roman uyarlamalarında bir patlama yaşıyoruz ve daha yaşayacağız da. Bu durum çizgi roman tutkunları için harika bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Öyle ya eskiden yılda bir tane fantastik film olsa mest olan çizgi roman tutkunları bu sene adeta doyacaklar. Geçtiğimiz birkaç yıl da bundan farklı değildi aslında ve öyle görünüyor ki çizgi roman uyarlamalarının beyazperde serüveninde pek çok engel aşılmış görünüyor. Eskiden -kabaca 90’ların sonlarına dek diyelim- bu sadece hayaldi. Hayaldi derken, evet bu tarihe dek yine pek çok çizgi roman uyarlaması hikaye/kahraman beyazperdeye uyarlanmıştı ancak sonuçlar tam bir felaketti. Bunun temelde iki nedeni vardı; 1-Teknik yetersizlikler (özellikle de görsel efekt teknolojisinin ye