Skip to main content

Posts

Showing posts from 2011

Euro NCAP Kaza Testi ve Mitsubishi

Mitsubishi'nin araç güvenliği konusundaki hassasiyeti ve öncü yaklaşımı biliniyor. Araçların Euro NCAP kaza testlerinde 5 yıldız alması da bunun kanıtı.  Önce Euro NCAP 'ten biraz bahsedeyim. Avrupa Yeni Araç Değerlendirme Programı ya da kısa adıyla Euro NCAP, Avrupa pazarına çıkacak araçların güvenlliklerini test ediyor. Yani kısaca çarpışma testleri yapıyor. Neredeyse tüm Avrupa ülkeleri tarafından desteklenen kurum, test sonuçlarını "yıldızlı" bir değerlendirmeyle açıklıyor. Web sitesinden çeşitli otomotiv markarlının test sonuçlarını ve ne kadar güvenli olduklarını görebilirsiniz. İşte Mitsubishi ASX 'in NCAP test görüntüleri; Testlerde araç ön, yan ve direk çarpışma testlerinden geçiyor. Böylece sürücü, yolcu, çocuk ve yaya güvenliği açısından aracın ne durumda olduğu görülmüş oluyor. Bu testlerden en iyi sonucu alan araç 5 yıldız'la ödüllendiriliyor. Filmde dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Kaza sırasında yaşam alanı dediğimiz sürüc

Biz Türküz Bize Birşey Olmaz

Çok trafik kazası yaşıyoruz. Çok fazla can ve mal kaybı, çok fazla acı...  Tedbir ve Araç güvenliği bunları önlemenin iki temel yolu. Mitsubishi bu konuda hassas ve öncü yaklaşımlara sahip. Araçların Euro NCAP kaza testlerinde 5 yıldız alması bunun kanıtı. Anlatacağım. Ama önce; Neden bu kadar çok kaza ve kaza kaynaklı yaralanma ve ölüm yaşıyoruz? Yaşanan bu acıların araç sayısı, insan sayısı ya da trafik yoğunluğuyla ilişkisi var elbette ama asıl nedenler; 1. Bilinçsiz araç kullanma (Şuursuz, akılsız da olur) Ehliyeti nasıl aldığı tartışılır şoförler, alkollü, uykusuz, yorgun, öfkeli, adet gününde, canı burnunda, aşk acısı çeken, kendini yolların kralı sanan, megaloman şoförler... Ehliyet kemeri takmayan, kontrollü hız yapmayı bilmeyen yolların aslanları... Bir de aslında ayrı bir başlık altına alınması gereken minibüs, taksi ve otobüs şoförleri gibi trafik kurallarının "diğer şoförler" için hazırlandığına gerçekten inanan şoförler. 2. Bilinçsiz yolcu (Şuursu

Darth Vader ve Batman'den Tai Chi Dersi

Three Diamonds and Mitsubishi

Let me talk a bit about Mitsubishi Motors; Mitsubishi is a company founded on sea transportation in 1800s. The firm's name comes from Mitsu (three) and bishi (a plant also known as lake chestnut).  It consists of three red parallel edges that touch each other in the emblem. The emblem is mostly three diamonds (known as three diamonds). Over time, Mitsubishi company turns from shipping to many areas such as shipping, insurance, and shipbuilding. Subsequently, business lines that expand from banking to aircraft making to heavy industry follow.  During the Second World War, they produced the famous "Zero" fighter planes of the MitsubishiA6M or the Japanese as it is known.  These planes, which have been engraved into memories by Kamikaze attacks, become the rulers of the sky until their allies make aircraft that can stand up to them with their superior engine powers. After 1945, Mitsubishi remains one of the dynamics of the Japanese economy. Adopting technolo

İlk E-Book’um Yayında

Karşınızda ilk e-book’um; Bir Kapıcının Sıradan Hayatı . Aşağıdaki linkten ücretsiz indirip okuyabilirsiniz. Kitabın sonunda iletişim bilgilerim mevcut, öykülerle ilgili hertür yorum ve eleştrilerinizi bekliyorum. Scribd.com/Bir Kapıcının Sıradan Hayatı   Biraz kitaptan bahsedeyim; 2008’de uzun bir roman yazmaya ne zamanım ne de enerjim olmadığı (ama birşeyler yazmak, bir hikaye anlatmak için dayanılmaz bir istek duyduğum) o günlerde eski bir dost; Giovanni Guareschi “Don Camillo”suyla imdadıma yetişti. Fikir basitti; Aynı karakterlerden oluşan farklı kısa öyküler. Eğlenceli, okuması (ve Tanrıya şükür yazması) kolay, yaratıcılığn her seferinde tekrar vites yükseltmek zorunda olduğu kısa öyküler… Guareschi'nin Don Camillosu, İtalya'nın küçük bir köyündeki papaz Don Camillo ve çevresindeki köy halkının öykülerini anlatır. Peki ben neyin öyküsünü yazacaktım? O günlerde Harbiye’de Photoshop Magazin’de çalışıyordum. Binanın bir de kapıcısı vardı; Nazım ağabey. Nazı

Vee Yılın Web Sitesi: ntvmsnbc.com

Vee yılın web sitesi: ntvmsnbc.com , a photo by Makcicek on Flickr. Jüri üyesi olarak bu sonuçtan memnun kalamadım ama demokrasi böyle birşey işte. Peki neden? Birkere bir türlü kompakt bir tasarım yakalayamadılar. Oysa önlerinde Milliyet.com.tr gibi nah böyle kocaman bir örnek de var. Gerçi site, eğitim seviyesi daha yüksek bir kitleye hitap ediyor tabi ve bu açıdan Milliyet'ten ciddi biçimde ayrışıyor. Bir sebep daha var ki bu belki de en önemlisi; Sitenin mobil versiyonu çok kötü. Gittikçe artan oranda mobilden bağlanıyoruz internete. Bu durumda bir sitenin (özellikle de böyle uluslararası bir haber portalının) mobil sitesi çok iyi olmak zounda. Bug'lar temizlenmiş, güncelleme de sorun yaşanmayan mesela. Örneğin şu an açıyorum mobilden "Spor" sayfasını, güncelleme 23 Mayıs görünüyor. En üstteki haber de Belçika-Türkiye maçı. Eh yani!

Krallık, Cumhuriyet ve İmparatorluğun Şehri: Roma

Gülnurla balayı gezimiz için planladığımız yer Roma’ydı. İkimizde tarihi, Akdeniz kültürünü ve tatlarını sevdiğimiz için bu plan heyecan vericiydi ve nitekim gezimiz de öyle oldu. Doğal olarak Roma’yı birçok yönden İstanbulla kıyasladık ki bu noktada Roma sizi hayal kırıklığına uğratabilir; o yüzden bunu önermem. Yine de şunu söylemeliyim; Romayla İstanbul’u kıyasladığınızda İstanbul’un bir “uzay şehri” gibi kaldığını göreceksiniz. Havaalanı, tren istasyonu, metroları, tren ve otobüslerini gördüğünüzde içiniz acıyıp hüngür hüngür ağlayarak adamlara sadaka vermek gelebilir içinizden. Ancaaak! Tarih söz konusu olunca roller değişiyor bir anda. Evet, orada da talandan nasibini alan yerler var tabi; örneğin Kolezyum. Ancak tarihi yaşatma ve koruma konusunda Romayı gördükten sonra İstanbul için bir kaldırım kenarına oturup “Vahaleeeey” diye bağrınızı döve döve ağlamak gelecek içinizden. İşte gezi notları; Fontana di Trevi  Ya da bizde yanlış bilinen adıyla “Aşk Çeşmesi” . Yanlı

Türkiye Gençliği Araştırması 2011

Türkiye Gençliği Araştırması 2011 , a photo by Makcicek on Flickr. İstanbul Kültür üniversitesinin Konda Araştırma şirketi ve Bersay İletişimle gerçekleştirdiği  araştırmanın sonuçları basın toplantısında paylaşılıyor. Araştırma, Türkiye gençliğinin (15-30 yaş arası) beklentileri, öncelikleri ve değerleriyle ilgli sonuçlar içeriyor.  Gençlerin idolleri Araştırmada gençlerin geleneklere önem verdiği, belli bir idolü olmadığı, toplum kuralarına uymaya özen gösterdiği ortaya çıktı.

Düğün Hediyemiz

Düğün hediyemiz , a photo by Makcicek on Flickr. Efendiiim, sonunda o stresli ama güzel günü atlattık. Fotoğrafları da ufak ufak yayınlıyorum. İşte düğün hediyesi olarak dağıttığımız sabunlarımız. Şeker vs. yerine farklı ve daha kalıcı bir hediye olsun istedik. Her biri farklı esansta sabunlar incili ve dantelli bezle sarılarak dağıtıldı. Umarım misafirlerimiz de memnun kalmıştır.

02.05.2011

02.05.2011 , a photo by Makcicek on Flickr. Düğün masalarının numaraları hazır. Sıra geldi diğer on milyon detaya..

İpek'ten kelebek konseptli çikolataaaam

İpek'ten kelebek konseptli çikolataaaam , a photo by Makcicek on Flickr. Bir insanın inceliği, zarifliği böyle olur işte. Sevgili İpek çikolatanın üzerine davetiyemdeki kelebek konseptini üşenmeyip (hem de zamanını ayırıp) uyguluyor. Teşekkürler İpekçim! Allah hep gönlüne göre versin.

Unilever’in Gizli X9 Faktörü

Unilever, Hindistan’da yeni bir şampuan çıkarmaya hazırlanmaktadır. Şampuanların etiketleri hazırlanırken muzip bir işçi etiketin üzerine “X9 Faktörü İçerir” diye bir ibare ekler. Etikete eklenen bu son dakika değişikliği gözden kaçar ve tüm şampuanlar bu etiketle basılıp dağıtıma gönderilir. Milyonlarca şampuan şişesini toplatıp etiketleri yeniden bastırmak zor olacağından iş oluruna bırakılır. Altı ay sonra mağazalardaki şampuanlar tükenince, etiketi düzgün hazırlanmış yani “X9 Faktörü İçerir” yazmayan yeni şampuanlar mağazalara sevk eder. Ve olan olur... Müşterilerden öfke dolu e-mailler yağmaya başlar; şikayetler, serzenişler… Aslında kimsenin X9 faktörünün ne olduğu hakkında en ufak fikri yoktur. Ama kullandıkları şampuandan Unilever’in bu özelliği kaldırmaya cüret etmesi, tüketiciler tarafından kabul edilemez bir davranış olarak görülür. Unilever ne hakla şampuandan bu özelliği çıkarır? Kısacası; Markanız ne kadar gizem taşıyorsa, ürünün içeriği ne kadar “sır” barındırı

Markaların Yükseliş Reçetesi; Ritüeller

Magners adlı İrlanda elma şarabı markası İngiltere’de oldukça popülermiş. Neden dersiniz?  Popüler bir isimle anlaşıp reklam çalışmalarını değiştirmediler. Yeni ürün çeşitleri çıkarmadılar. Formüllerini, ambalajlarını da değiştirmediler. Öyleyse? Yıllar önce, İrlanda’nın Tipperary bölgesindeki pub’ların çoğunda henüz buzdolabı olmadığından, Magners’i soğutmak için üzerine buz atılırmış. Farketmişler ki elma şarabı, üzerine buz atılınca yani soğutulunca tatlığı azalıyor ve daha hoş bir lezzet kazanıyor.  Böylece, o günden sonra barmenlerin Magners’i şişeden yarım litrelik bir bardağa boşaltıp üzerine de bolca buz eklemesi bir alışkanlığa dönüşmüş. Yani bir ritüel doğmuş. Bu ritüel zamanla tüketicinin gözünde markayla özdeşleşmiş; hatta insanlar markayı “buzlu Magners” diye tanınır olmuş. "Method in the Magners" videosu kaynak; http://theinspirationroom.com/daily/2010/method-in-the-magners/ Bir marka için tüketicinin bir ritüel yaratması (Kolaya limon sıkmaktan

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia

Tütün Reklamı Yapmıyorlar ki!

Bir İngiliz firması olan Gallaher Group tarafından üretilen Silk Cut, (2000’lerde firma Japanese Tobaco tarafından satın alındı.) 1997’de İngiltere’de başlayan tütün yasağına hazırlanıyordu. Firma, reklamlarında logoyla birlikte mor bir ipek , kuşak ya da bir şekilde mor rengi kullanmaya başladı. Amaçları, logolarında bulunan mor rengini tüketici zihnine yerleştirmek, tüketici zihninde bu renkle anılmaktı. İşe yaradı. Tüketiciler artık mor ipek kumaşı Silk Cut logosuyla, dolayısıyla da markayla özdeşleştirmişlerdi bile. Yasak başladığında, şirket sigaradan ya da Silk Cut markasından hiç söz etmeden sadece mor ipek kumaşları kullanarak otoban billboardları hazırladı. Bir süre sonra yapılan bir araştırmada, tüketicilerin %98’i (nedenini tam söyleyemeseler de) bu ilanlarla Silk Cut arasında bağlantı kurmuştu. Kısacası masum görüntüler (at sırtındaki maskülen bir alfa erkeği, vahşi doğa, kırmızı tonlar ya da mor bir ipek kumaş), biz farkında bile olmadan bilinçaltımızda markayla ba

Devamlı Gülümse Daha Çok Kazan

Gülen yüz, bilinçaltımıza etki ederek onu seçmemizi ya da olaya satış noktasında bakarsak “daha fazla” satın almamızı sağlıyor.  Bilinçaltı mesaj, bir ürün için gözden çıkaracağımız para miktarını bile etkiliyor. Martin Lindstrom buy.ology’de bunu şöyle anlatıyor; İki araştırmacı, 16 milisaniye aralıklarla yani gönüllülerin bilinçli bir şekilde algılayamayacağı bir sürede önlerinden geçirilen gülen ve somurtan yüz görüntülerinin teste katılan deneklerin bir meşrubata verecekleri para miktarını nasıl etkilediğini göstermiş. Denekler yanıp sönen gülen yüz ifadelerini gördüklerinde öfkeli yüz ifadesini izlemeye oranla bardaklarına daha çok meşrubat koymuşlar ve iki katı para ödemeye de hazır olduklarını söylemişler. Araştırmacılar bu duruma “bilinçsiz duygu” adını vermişler. Bunun anlamı şu; denekler anlık duygusal değişimler yaşıyor ama buna sebep olan şeyin ya da duygularındaki değişimin bilincinde değiller. Kısacası gülen yüzler bilinçaltımıza etki ederek onu seçmemizi ya

Hafızamız Neden Zayıfladı?

Lindstrom’un “Buy.ology” kitabından notlar aktarmaya devam; 66 yaşımıza geldiğimizde hepimiz yaklaşık 2 milyon dolayında TV reklamı izlemiş olacağız. Yani 6 yıl boyunca haftanın 7 günü günde 8 saat reklam izlemekten bahsediyorum. 1965’te sıradan bir tüketici izlediği reklamların %34 ’ünü hatırlıyordu. 1990’da bu oran %8 ’e inmiş. 2007’de Ac Nielsen, 1000 tüketici arasında telefonla bir araştırma yapmış. Sonuç şu: Ortalama bir kişi izlediği reklamların %2.21 ’ini anımsıyor. Peki neden? En önemli sebeplerin başında “medya saldırısı” altında olmamız geliyor. İlgimizi çekmeye çalışan o kadar çok şey var ki sonunda beynimiz filtre sistemlerini iyice sıkılaştırıyor, kendini giderek daha çok kapatıyor. Böylece bırakın birkaç gece öncesini, dün ne yediğimizi bile hatırlayamaz oluyoruz.

Pepsi mi Daha İyi Coca Cola mı?

1975’te Pepsi “Pepsi’nin Meydan Okuması” adlı deneyi başlatır. Hem de iyi bir tanıtım kampanyasıyla. Deney basittir. Martin Lindstrom’un Buy.ology kitabından notları paylaşmaya devam; Dünyanın dört bir köşesinde yüzlerce Pepsi görevlisi, alışveriş merkezleri ve süpermarketlerde kurulan bankolarda  masanın başında toplanan meraklı insanlara  üzerinde herhangi bir işaret bulunmayan iki bardak uzatırlar. Bunlardan birinde Pepsi, diğerinde ise tahmin edebileceğiniz üzere Coca Cola vardır. Denekler bardaklardaki kolayı içtikten sonra kendilerine hangisini daha çok beğendikleri sorulur. Pepsi yöneticilerinin beklentisi, sonuçların umdukları gibi çıkması halinde yaklaşık 70 milyar dolarlık Amerikan meşrubat sektöründe Coca Cola’nın hakimiyetine son vermektir. Şirketin pazarlama bölümü sonuçları topladığında bir miktar şaşırsalar da hepsinin yüzleri güler. Çünkü gönüllülerin yarısından fazlası Pepsi’yi Coca Cola’ya tercih etmiştir. Artık herşey bitmiş, savaş kazanılmıştır. Demek ki

Markaların Ölümle Dansı

Martin Lindstrom’un Buy.ology kitabı tam anlamıyla bir “bomba”. Yeni bitirdiğim kitaptan aldığım notları kısa kısa paylaşacağım. İşte bunlardan ilki; Amerika’da piyasaya sürülen her on üründen sekizinin kaderi başarısızlığa mahkum. 2005’te tüm dünya mağazalarının vitrinlerinde ilk kez yer alan 156.000 ürün , piyasaya her üç dakikada bir yeni bir ürün çıktığına işaret ediyordu. IXP pazarlama grubuna göre, dünya çapında her yıl kabaca 21.000 yeni marka piyasaya çıkıyor, ancak bunların %90’ı bir yıla kalmadan raflardan kayboluyor. Tüketici ürünlerinde tüm yeni markaların %52’si ve bireysel ürünlerin %75’i tutunamıyor. Peki buna çare ne? İnsanlara “Artık yeni marka üretmeyin!” diyemeyeceğinize göre markaların satın alma psikolojimizdeki yerini tespit etmek daha iyi bir çözüm. Yani biz hangi markaları nasıl, neden seçiyoruz?’un cevabı önemli. Ya da hangi markaları tercih etmiyoruz’un cevabı. Lindstrom’un buna cevabı; Nöropazarlama (neuromarketing). Nöropazarlama, kısaca beynimiz