Skip to main content

Yeni Medya Düzeni Part I – Dergicilik Nereye Gidiyor?

NTV’nin Yeni Medya Düzeni geçen hafta Harbiye’de gerçekleşti. Oldukça yoğun bir katılım vardı ve sektörden birçok arkadaş ve meslektaşla da buluşma fırsatı bulduk.

Açılış konuşmasını Ferit Şahenk yaptı. Şahenk’in konuşmasından aldığım notlar şöyle; (aslında burada herkesin konuşmasından aldığım notları paylaşacağım. Bunlar birebir aynı olmayabilir; benim o konuşmadan anladığım şey de olabilir bunlar. Şimdiden söyleyeyim de sonra yok ben öyle demedim, yok ben bunu kastetmedim olmasın.) 

Eveet, gelelim notlara ;
Yeni medya neyi sağlıyor ya da yeni medya teknolojilerinin bize faydası nedir? Herşeyden önce tüketicinin farkındalığını “hızlı” ve etkin biçimde artırmamızı sağlıyor.

Tarihin gerçekten hızlandığı, hızlı yaşandığı bir dönemde yaşıyoruz. Bir zamanlar akla hayale gelmeyen gelişmeler, yenilikler bugün çok hızlı ve arka arkaya yaşanıyor.

Chris Anderson (Wired Magazin)
Şimdi biraz Wired dergisi editörü Anderson ve sunumundan bahsedelim. Anderson daha çok yazılı bir medya aracının interaktif bir medyaya dönüşü sürecini ve bu süreçte çekilen sancıları, karşılaştıkları soruları ve fırsatları paylaştı. Kendi kendilerine sordukları sorular sonunda şu noktaya gelmiş; What is magazine?

Bu sorunun cevapları arasında periyodik oluşu, ön kapak (herkes ön kapağa bakar önce), aboneler (gerçek güç!!), ambalaj (bunu şekil-şemal olarak da düşünebilirsiniz), derginin düzenlediği etkinlikler vb. sayılabilir.

Tabi bu sorunun arkasında, bir dergiyi dergi yapan minimumları ortaya çıkarma ihtiyacı yatıyor. Bunların üzerine düşünmeye başlayınca, bunları interaktif bir ortama uyarlamak da çok zor olmamış Wired için. Zor olmamış derken elbette medya farklılığı teknik açıdan zorluklar getiriyor ancak yine de üzerinde kafa yordukça çözüm de bulunuyor.

Anderson derginin farklı medyalardaki okunma oranlarını da bazı verilerle paylaştı. Örneğin 100 dakikayla okuma oranı en yüsek medya I-Pad. Onu;
60 dakikayla basılı materyal,
50 küsür dakikayla I-Phone
12 dakikayla web izliyor. 

Bir diğer soru da şu kendilerine sordukları; “How traditional media transform to digital?” Yani gelensekl bir yayın organını en iyi, en başarılı bir şekilde nasıl bir interkatif medyaya dönüştürebilirsiniz? Dahası en iyi dijital medya ortamı hangisi?

Çalışmaları sonucunda web’e, I-Phoe’a ve I-Pad’e uyarlamışlar. Satış, aboneliklere de başlamışlar. Bu dijital platformlardaki dergilerine reklam almaya başlamışlar. Yani topyekün işe girişmişler ve şunu görmüşler; en etkin interaktif platform web değildııır. Zaten yukarıdaki okunma oranlarında da web’in zirvede yer almadığı ortada.

Elbette geleneksel medyada yapılan ve alışkanlığa dönüşmüş ama online medyada yapılamayan şeyler de var. Örneğin çift sayfa olayı. Yani ikisayfayı birarada görmek… Sayfalar arasında hızlı ve rahat geçiş yapmak. Sonra dikey bir gazeteyi dikey olmayan bir interaktif medyaya uyarlamak reklam açısından da (ya da tasarım) zorluklar doğuruyor. Müşteriden alınan reklamın farklı ölçülerde alınması gerekiyor gayrı.

Reklamın ölçüsünün değişmesi demek tasarımın da değişmesi anlamına geliyor tabi ama bu büyük bir sıkıntı. Çünkü tasarım değişince aynı etkiyi vermek de sor oluyor.

Sonuçta müşteriden dergi için örneğin A4 ölçüsünde reklam, site için onun 72 dpi’lık ve belki yarı ölçüsünde bir versiyonu, I-Pad için başka ölçülerde bir veriyonu ve I-Phone için de başka ölçülerde başka bir veriyonunu almak gerekiyor. Yani size reklam verecek bir müşteri reklamın 3-4 farklı veriyonunu da hazırlatmak zorunda. Yani eğer çalışmıyorsa bile artık kendine interaktif bir ajans ya da tasarımcı bulsa iyi olur.

Wired dergisi, I-Pad’e kendini fena kaptırmış durumda. Ama ne yapsınlar, okur/müşteri/tüketicinin I-Pad’e ilgisi de ortada işte. Aldıkları geri dönüşte ortada. I-Pad teknolojisi özellikle yayıncılar için yepyeni ufuklar açmaya başladı bile. Bunun yerel örneklerini geçtiğimiz gülerde düzenlenen IPZ (İnteraktif Pazarlama Zirvesi)’nde de gördük.

Bu konuya devam edeceğiz..

Comments

Ender Baran said…
Bilgilendirme ve değerlendirmeler için teşekkürler sevgili Murat, ben de orada izlemiş gibi oldum sayende.
Devamını bekleyeceğim

Ender

Popular posts from this blog

KitKat Japonya’da Neden Bir Numara?

KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde Japonlar hemen birşey farketti; “Kitto Katsu”  Japonlar ya da genel olarak Uzakdoğu toplumları uğur, uğursuzluk, lanet konularında hassaslar. Örneğin “4” sayısı. Herhalde Asya kültüründeki en talihsiz sayı 4 . Okunuşu, “si” şeklindedir ve “ölüm” anlamına gelen “şı”ya benzer. Bunun yanında “8” (hachi) sayısı, zenginlik, servet anlamına gelen Çince sözcüğe benzerliğinden dolayı Asya kültürü’nde en sevilen sayıdır . Pekin Yaz Olimpiyatları’nın açılış tarihini hatırlayan var mı? Söyleyelim; 08.08.08 ’de saat tam 08.08.08 ’de. Bu işin avantajları da yok değil. Örneğin Nestle ’nin KitKat çikolatası’nın Japonya’da en çok tercih edilen çikolatalardan biri olduğunu biliyor muydunuz? Bunun nedeni, çikolatanın isminden dolayı uğur getirdiğine inanılması. KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde insanlar hemen birşey farketti. Çikolata’nın ismi “Daima kazan!” anlamına gelen Japonca “Kitto Katsu” sözcüğüne benziyordu. Zamanla öğrenciler arasında,

Nasuh Mahruki Ne Demek?

Nasuh Mahruki’yi herkes az çok tanır; ünlü dağcımız, doğa sporları uzmanı ve AKUT’un kurucusu. Geçen gün İKÜ Önder Öztunalı salonunda bir seminer verdi Mahruki. Semineri İKÜ Etkili İletişim Kulübü oranize etti. Caner, Ecem ve Recep’i kutluyorum, bu kulüp harika iş çıkarıyor. Bunun faydasını ileride görecekler.  Mahruki yeni çıkan kitabını (Kendi Everestinize Tırmanın) da anlattı seminerde, hatta seminerin içeriği de büyük oranda  kitaptandı sanırım. Peki ne anlattı Mahruki? …Şeeey güzel bir soru, çünkü not alsam bile bazı yerlerde anlamakta zorlandım. Mahruki iyi bir dağcı olabilir ama iyi bir anlatıcı olmadığı kesin. Salondaki gençlerin gözlerinin kapanmasını engelleyen yegane şey Mahruki’nin ünü ve sunumunda yer alan dağda bayırda çekilmiş gerçek aktüel görüntülerden oluşan videolardı. Hitabet konusunda çalışması gerek. Şöyle bir etrafıma bakındığımda salonu dolduran gençlerden not tutan kimse göremedim. Herkes sadece izledi. Oysa arada not da alsalar ne güzel olurdu değil mi

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia