Skip to main content

Bir Zamanlar Genciken

Başka bir yaşam vardı ben küçükken... Anadolu'da geçen çok farklı bir yaşam. Sonradan TV'yle değişen bir yaşam.

Yolda sincap görür, durur iki çift laflardık mesela, sonra herkes yoluna giderdi. Öyleydi ilişkiler. En son ne zaman sincap gördüğümü hatırlamıyorum şimdi. Eskiden insanlarla koyunlar konuşabiliyordu. Birbirlerine dertlerini anlatıp hasbihal ederlerdi. Yünleri de daha parlak ve güzel oluyordu. Niye? Çünkü huzurluydu hayvanlar. Konuşunca rahatlıyorlardı. Tavuklar mesela acayip espriliydi... O gün keyifleri yerindeyse, mesela yaptığın bir espriye gülmüşlerse sana sürpriz yumurta verirlerdi keratalar. Kırardın yumurtayı, bir bakardın içinde daha ufak bir yumurta daha... Onu da kır daha da ufağı. Hepsi de kabuklu bu arada. Bildiğin Matruşka yumurtası gibi yani. Gülmekten devrilirdi hayvanlar...

Ben geçerken bazen ağaç enseme vururdu dallarıyla. Sonra da öylece dururdu "Valla ben yapmadım" gibisinden. Sinir olurdum, yakalayamazdım bir türlü suçüstü. Yaşı da büyüktü tabi ağaçların. En az 60-70 yıllık çınar, meşe. Gerçi yakalasan ne olcak? Büyük sonuçta, birşey diyemiyorsun ki! Yine de iyiydi, şakacıydı hepsi de. Severlerdi bizi. Bir sıkıntın varsa dinlerlerdi mutlaka. Terbiyesizlik yapmaz, başlarını çevirmezlerdi. En son ne zaman ağaçlarla konuştuğumu hatırlamıyorum.

Mesela bazende geçerken, hususi kafama denk gelecek şekilde elma, armut, zerdali falan düşürürlerdi. Ben kafamı tutup zıplarken koca gövdeleri sarsılarak gülerlerdi. Yaprakları da "hırş hırş" sesleriyle sallanırdı bu arada. Birşey diyemezdik tabi büyüktü onlar nihayetinde. Yeterince uzaklaşınca dönüp küfrederdik ama eğer çok kızmışsak. Onlar da bize meyvelerini fırlatırlardı. Ama yine de severdik birbirimizi.

Bir kartallarla iyi değildik işte. Onlar başkaydı, çok başka. Sertti hepsi de. Şakaya falan gelmezdi onlar. Alıverirdi adamın gözünü, çıkarır kordu kenara. Bilmiyorum neden öyle agresiftiler ama öyleydiler işte. Sevilmezlerdi zaten o yüzden. Hep yükseklerde uçup dolaşır, arada inip büyüklere hızlı hızlı, sinirli sinirli birşeyler söyler hemen uçar giderlerdi. "Otur bir çay iç, bir soluklan" dediğinde dinlemezlerdi hiç. Hemen giderlerdi. Meğer olacakları görürlermiş yukarıdan. İnip uyarırlarmış büyükleri. Bak sonradan, büyüdükçe anladım bunları ben. Ama tabi dinlemedi bizim büyükler. Bunlardan biraz da korkuyorlar ya ciddiye almadılar hiç. Oysa seni sevmese de gelip uyarıyor hayvan, bir dinle bakalım...

Devir değişti işte göz göre göre. TV yayınları başladığı anda salgın başladı. Ağaçlara bir baktım hiç hareket yok. Konuşuyorum yok, tekme atıyorum yok. Tık yok. Lan öldü mü bunlar diye bakıyorum, yoo dalı, yaprağı yeşil. Meyve de veriyor. Arkamı dönüyorum bilerek, enseme vursun yine diye. Yok. Sincaplara bakıyorum, her akşam eve dönerken yolda lafladığım. Onlar da yok piyasada. Birini uzakta, çalının arasında gördüm. Seslendim. Durdu, dikilip baktı, sonra vınnn... Artık konuşmayı bırak tamamen kaçar oldular. Koyunlar, tavuklar desen mal mal bakıyor, onların da cevap verdikleri yok. Gitti kısaca. Bitti gitti hepsi. Daha konuşmaz oldular.

Bir tek kartallar arada çok yukarıdan çığlık atar gibi sesleniyorlar. Artık "Allah belanızı versin" mi diyorlar, "biz demiştik" mi diyorlar anlamıyoruz ki artık. Anlaşamayınca iyice koptuk zaten. Kalanları da kendimiz vurup öldürdük işte niye yaptıysak.

Kısacası başka bir yaşam vardı ben küçükken. TV'den önceki bir yaşam.

Comments

Popular posts from this blog

KitKat Japonya’da Neden Bir Numara?

KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde Japonlar hemen birşey farketti; “Kitto Katsu”  Japonlar ya da genel olarak Uzakdoğu toplumları uğur, uğursuzluk, lanet konularında hassaslar. Örneğin “4” sayısı. Herhalde Asya kültüründeki en talihsiz sayı 4 . Okunuşu, “si” şeklindedir ve “ölüm” anlamına gelen “şı”ya benzer. Bunun yanında “8” (hachi) sayısı, zenginlik, servet anlamına gelen Çince sözcüğe benzerliğinden dolayı Asya kültürü’nde en sevilen sayıdır . Pekin Yaz Olimpiyatları’nın açılış tarihini hatırlayan var mı? Söyleyelim; 08.08.08 ’de saat tam 08.08.08 ’de. Bu işin avantajları da yok değil. Örneğin Nestle ’nin KitKat çikolatası’nın Japonya’da en çok tercih edilen çikolatalardan biri olduğunu biliyor muydunuz? Bunun nedeni, çikolatanın isminden dolayı uğur getirdiğine inanılması. KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde insanlar hemen birşey farketti. Çikolata’nın ismi “Daima kazan!” anlamına gelen Japonca “Kitto Katsu” sözcüğüne benziyordu. Zamanla öğrenciler arasında,

Nasuh Mahruki Ne Demek?

Nasuh Mahruki’yi herkes az çok tanır; ünlü dağcımız, doğa sporları uzmanı ve AKUT’un kurucusu. Geçen gün İKÜ Önder Öztunalı salonunda bir seminer verdi Mahruki. Semineri İKÜ Etkili İletişim Kulübü oranize etti. Caner, Ecem ve Recep’i kutluyorum, bu kulüp harika iş çıkarıyor. Bunun faydasını ileride görecekler.  Mahruki yeni çıkan kitabını (Kendi Everestinize Tırmanın) da anlattı seminerde, hatta seminerin içeriği de büyük oranda  kitaptandı sanırım. Peki ne anlattı Mahruki? …Şeeey güzel bir soru, çünkü not alsam bile bazı yerlerde anlamakta zorlandım. Mahruki iyi bir dağcı olabilir ama iyi bir anlatıcı olmadığı kesin. Salondaki gençlerin gözlerinin kapanmasını engelleyen yegane şey Mahruki’nin ünü ve sunumunda yer alan dağda bayırda çekilmiş gerçek aktüel görüntülerden oluşan videolardı. Hitabet konusunda çalışması gerek. Şöyle bir etrafıma bakındığımda salonu dolduran gençlerden not tutan kimse göremedim. Herkes sadece izledi. Oysa arada not da alsalar ne güzel olurdu değil mi

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia